20 Aralık 2010 Pazartesi

Sarıyazmanın İsyanı- Kırkyama 19 Aralık 2010



Hava soğuk, kar yağdı yağacak, yağmur hiç dinmiyor. Havanın karanlığı kadınları durduramıyor, çünkü onlar geleceklerinin karartılmasına karşı mücadele ederken biliyorlar ki bu mücadele sadece kuru taş, toprak için değil, akıp giden dere için değil. Bu mücadele, insanlığın değerlerine ve mirasına göz diken şirketlerin geleceği ipotek altına almasına karşı. Türkiye’nin dört bir tarafında kurulmak istenen 2 bine yakın Hidroelektrik Santraliyle suyun ticarileştirilmesinin adımları atılırken ve yaşam kaynakları bir avuç sermayedarın hizmetine sunulurken, halkın ihtiyaçları göz ardı edilerek doğanın talan edilmesine karşı yediden yetmişe herkes “durun bakalım” diyor. En önce de kadınlar. Çünkü kadınlar, metaya döndürülen her şeyin öncelikle kendi yaşamlarından çalınmış değerler olduğunu bilir. İşte, sayısız bitki türünün bulunduğu doğa harikası Kastamonu’nun Loç Vadisi’nde Orya Elektrik şirketinin yapmak istediği HES’e karşı mücadele eden sarıyazmalı kadınlar da “bizi öldürmeden burayı talan edemeyeceksiniz” diyerek başladılar eylemlere. Çoğu hayatında ilk kez yüksek sesle konuştu, hayatında ilk kez polisle karşı karşıya geldi, ilk kez sokak ortasında dayak yedi adı güvenlik gücü olan adamlardan… İsyanları vadideki şirket makinelerini durdurmaya yetmeyince soluğu İstanbul’daki şirket merkezinde aldılar, sesleri daha çok duyulsun, görmeyen gözler onları görsün diye. Vadiye iş makinelerini sokmamak için kurdukları çadır söküldüğünde, şirket görevlileri jandarmanın gözü önünde kadınları darp ettiğinde, dozerin önüne yattıkları için gözaltına alındıklarında “kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yapan devlet”, şimdi şirketin önünde oturan kadınlara “kadınlıklarını” hatırlatıyor, “ne işiniz var burada, gidin evinize yemek yapın, bulaşık yıkayın” diyerek hem de. Sarıyazmalı kadınlar ise inatçı, “Orya Elektrik Loç’tan çıkacak” diyor.
Sevda Karaca'nın yazısı...