3 Eylül 2010 Cuma

4 EYLÜL 2010 günü bayilerde...

EKMEK ve GÜL DERGİSİ EYLÜL SAYISINDA NELER VAR?


Barıştan ne çok korkuyorlar- Fatoş Argın Taşkale
“ Dersim’in en yoksul mahallerinden birindeyiz Yeni mahalle…OHAL döneminde zorla göç ettirilen evleri yakılan, hayvanları,bağları ,bahçeleri ormanları köyleri bombalanan insanların yerleştiği bir mahalle. Konumuz Kürt sorunu ve barış…konuşmacı sunumunu yaptı daha sonra sözü oradaki kadınlara bıraktı..kadınlar tartışmaya başladılar ama en çok kulanın kelime-cümle “barış”,”köylerimize geri dönmek istiyoruz”, “operasyonlar” ve “yoksulluk, işsizlik” oldu. Konuşulanları ilgiyle dinleyen 11 yaşlarındaki bir kız çocuğu annesine iki de bir sokularak, fısır fısır sorular soruyor. Sonra o fısıltı yükselmeye başladı
-anne barış ne? …”

Bir hayalim vardı benim de- Sükun Öztoklu
“…Tüm gençler gibi, bir hayalim vardı benim de, ama yüz binlerce genç gibi 12 Eylül faşist cuntası benim de hayallerimi gerçekleştirmemi engelledi. Binlerce insanın sadece hayalleri değil, hayatları da çalındı bu 30 yıllık sürede, asılarak, işkencede, yargısız infazlarla öldürülenler, kaybedilenler, işkence sonucunda kalıcı sakatlıkları olanlar... Sayılamayacak kadar kötülük ettiler bu halka, ellerim ölene kadar yakalarında olacak. …”

BİR KİTAP: Tanıklıklarla 12 Eylül- Aynur Seyrek
“…İzmir Kadın Yazarlar Derneği anlatılamayanlar kâğıda dökülsün diye kadınları yazmaya çağırdı, 12 Eylül’ü bir de kadınların deneyimlerinden öğrenelim diye. Ben de, 12 Eylül zindanlarında 5,5 yıl yatmış ve daha sonra da kanser nedeniyle kaybettiğim ablam Naime Gürgör için yazdım bu kitapta. …”

İÇİMİZDEN BİRİ: Bingöl’den salyangoz fabrikasına 47 yıllık yolculuk.-Esen
Osmançelebioğlu
“…Her anı tek tek kaydetmiş zihnine, çünkü dün yaşanan her şey bugününden çalınmış umutları gösteriyor. Babasının onu okula göndermeyişi mesela, ailesini geçindirmek için gurbete yolu düşen abisinin çalıştığı inşaattan düşüp hayatını kaybetmesi, çocuklarını yatıracak yeri olmadığından kıyafetleri yere serişi… Yalova’da Mantaş Salyangoz Fabrikası’nda işçi olan Saadet Atilla’nın bugünü geçmişten getirdikleriyle yaşanıyor, ahları da yarına taşıdığı umutları da. …”

Sokakta kalmayalım cemaate girelim öyle mi!- Dilek Yağlı
“…Yarıştan çıktık ama ne olacak şimdi, nereye gideceğiz? Devlet yurduna başvurduk ama ya çıkmazsa! Özel yurda verecek paramız yok. Arkadaşlarla eve çıkmamıza da izin vermezler… Daha üniversitenin kapısından girmeden eve geri dönmemiz bir olur. Zaten bir cemaat yurdudur tutturmuşlar... Neymiş efendim “devlet yurtları kız öğrenciler için uygun değilmiş”, “cemaat yurtları/evleri en iyisiymiş”, “cemaat yurtlarına/evlerine emanet ederlerse içleri rahat edermiş”, “kız başına öyle kendi kafamıza göre yapamazmışız”, “giriş çıkış saati de belliymiş”… En geç akşam ezanında evde olacaksın. Yurttaysan belki bir iki saat daha geç. Tam kaçtığımız şey de bu değil mi? …”

Eğer kadınsanız bekçiniz çoktur- Ayşegül Sağlam
“…Yeni eğitim dönemiyle beraber birçok sorun da kapısını aralıyor. Kayıt için üniversiteyi kazandıkları şehirlere giden öğrencilerin barınma sorunu, en önemli sorunlardan biri. Ben artık diğer kıdemli sayılabilirim; Türk Dili ve Edebiyatı dördüncü sınıf öğrencisiyim.
Üniversiteyi kazandığım ilk yıl ben de aynı sorunla karşı karşıyaydım. Ailem asgari ücretle geçimini sağlayan bir emekçi ailesiydi. Kredi Yurtlar Kurumu’na başvurmama rağmen yurt çıkmamıştı, yedekte bekletilmekteydim. Misafir olarak kalmak istediğim devlet yurdu benden iki katı ücret almakta, bunun yanı sıra bir kadın olarak yurt müdürünün ağır hakaretlerine maruz kalmıştım. …”


Eyvah okullar açılıyor!
“…Referandum tartışmaları, Ramazan, bayram derken şimdilik pek konuşulmuyor ama anne babaların en büyük derdi olan eğitim döneminin başlamasına az bir zaman kaldı.
Okul hazırlıkları alışveriş kısmı henüz olmasa da stres kısmıyla başladı. Bir yandan bağış adı altında toplanan paralar, diğer yanda okul masrafları, servis ücretleri… Dert edinecek çok şey var. İstanbul’da çeşitli semtlerde oturan kadınlar, artık herkesin hakkı olmaktan çıkıp parası olanın satın aldığı bir lüks haline gelen eğitimle ilgili düşüncelerini dergimize anlattılar. …”

Demokrasi ve eşit haklar için HAYIR- Yıldız İmrek
“…Bu düzenleme içi boş bir makyajdır. Ayrımcılık yasaklanmamıştır. Kadın emeğini koruyan, kadınlara ekonomik, siyasal ve sosyal alanda fiili eşitlik sağlayacak tedbirlere, şiddete karşı korunma mekanizmalarına yer verilmemiştir. …”

Akşam eve geldiniz elektrikler kesik!- Beyza Metin- EMO İstanbul Şube Yöneticisi
“…Mukaddes, ev kadınıdır. Faturalarını her ay düzenli ödemeye çalışır, bazı zamanlar taksitler sıkıştığında ya da hesapta olmayan bir harcama çıktığında elektrik faturalarını bir ay geciktirir, çünkü iki aydan evvel elektrikler kesilmez; yıllardır böyledir. Mukaddes bu ay da geciktirir faturayı ödemeyi. Pazardan eve döndüğünde elektriklerinin kesildiğini fark eder. Anlam veremez, çünkü ne bir ihbarname gelmiştir, ne de kimsenin haberi olmuştur elektrik kesilirken.
Ne olmuştur da yıllardır olan bu kez olmamıştır? …”

Aile içi cinsel istismar: Ensest.- Başak Sopacı
“…50 yaşında dimdik bir kadındı. Benimle ilk kez göz teması kurmadan konuşuyordu. Gözlüklerinin altından yaşını sildi. Mendilini elinde bir topa çevirdi ve sıktı; “Ben ensest yaşadım, basbayağı ensest. Acım bitmiyor işte...” Söyleyebilecek tek kelimem yoktu, ensestin kadın üzerindeki etkisi buydu: Ömrü boyunca acı çekmek….”

SAĞLIK: Rahim Ağzı Kanseri- Sibel Arslan
“…Dünyada meme kanserinden sonra kadınlarda en çok ölüme yol açan kanser türü Serviks, yani rahim ağzı kanseridir. Dünyada her yıl yaklaşık yarım milyon kadına rahim ağzı kanseri tanısı konulmakta ve 250 bin ölüm vakası görülmekte. Dolayısıyla bu kanser türü biz kadınların en çok korktuğumuz, ancak bir taraftan da yeteri kadar tanımadığımız kanser türlerinden biri. Bu nedenle bu sayıda sağlık sayfamızın konusunu rahim ağzı kanserine ayırdık. …”

HUKUK: Boşanma halinde nafaka hangi durumlarda ödenmektedir?
“…Nafaka talebi uygulamada en sık boşanma davasıyla birlikte talep edilmektedir. Ancak, nafaka davasının boşanma davasıyla birlikte talep edilmemesi halinde, evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan bir dava hakkı olarak boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. …”
TARİH: Antifaşist direnişlerde kadınlar – Olcay Geridönmez
“…Kahraman değildik. İçsel bir gereklilik buna itiyordu bizi. Çünkü insan için kendisini özgür hissetmek ve mahrum edildiği haklar uğruna mücadele etmek bir ihtiyaçtır. Biz kadınlarınsa daha da fazla nedenimiz vardı. Faşizm, bizim istediklerimizin tam tersiydi. …”


MEKTUP: Bir tecavüz davasının duruşmasında yaşanan hayal kırıklığı üzerine...
“…Ankara’da bir adliye binasındayız, bir tecavüz davasında… Ayşe, Fatma, Nurcan, Zeynep, Sevgi, Burcu… İsimlerin bir önemi yok şimdi. Bir adliye binasında, bir kadın arkadaşımızın davasındayız. Tecavüze uğrayan bir kadın arkadaşımızın davasında birlikteyiz, en başta ona, sonra kendimize ve tüm kadınlara güç verebilmek için. Yok, çok yakından tanımayız arkadaşımızı, belki kimimiz daha önce hiç karşılaşmadı bile. Ama ne önemi var”

MEKTUP: Tatili tarif eder misiniz?- Fikriye Şekeroğlu, Elele Kadın ve Dayanışma Derneği Başkanı
“… Birlikte düşünmek, birlikte eğlenmek, birlikte paylaşmak” sloganıyla yapılan kampı duyunca ve ekonomik şartlarının da çok uygun olduğunu öğrenince Elele kadınları çoluk çocuk toplanıp soluğu İzmir Selçuk’a giden otobüste aldık. On kişilik kadın ve çocuk grubumuzla birlikte Selçuk’a doğru yola çıkıp sabah kamp alanına vardığımızda kamp komitesindeki arkadaşların bize yerlerimizi göstermesiyle çadırlarımıza yerleştik. …”

MEDYA: Aynı nakarat yarısı bayat.- Çağrı Sarı
“…Ara verilen dizlerin bazıları başladı, bazıları da bu ay içerisinde izleyicisiyle buluşacak. Bir de taze olanları var ki, bu reyting savaşında, tutunabilmek için fragmanlarıyla, oyuncuları sürekli ekranlarda, gazetelerde görmek mümkün. Peki yeni sezonda yeni olan ne? …”

1 Eylül 2010 Çarşamba

Direniş Dediğin Kadının Hayatı- Kırkyama 29 Ağustos 2010

“Çalışırken de zordu hayat, direnirken de zor”
Direniş Dediğin Kadının Hayatı


“Doğru yoldayım, bu olanlar onu gösteriyor. Direnişim, hastane çalışanlarının çalışma koşullarında çok değişiklik yaratacak. Daha şimdiden işçi arkadaşlarım en alt sınıftan birinci sınıfa atladı. Kafeteryada çay içebilmelerinin, kandil simidi yiyebilmelerinin sebebi buradaki çadır. En önemlisi başka işçi atmamalarının sebebi de buradaki çadır. Bütün dünyanın çalışanları için buradayım, işime geri dönene kadar buradayım. Direniyorum, direneceğim”. Bu sözler atıldığı için Paşabahçe Devlet Hastanesi bahçesinde kurduğu çadırda 8 Temmuz’dan bu yana tek başına eylemini sürdüren Türkan Albayrak’ın her gün direniş notlarını tuttuğu defterinden. Hastane bahçesine kurduğu çadırı artık onun evi, 24 saat ayrılmıyor direniş alanından. Direnişinin 31. gününde tek kişilik direnişine ve evi saydığı çadırına baskın yapan 40 kişilik zabıta ve polis ordusu çadırını zorla yerinden söküp pankartlarını, yazılarını, özel eşyalarını ve hatta kitaplarını, defterini, okuma gözlüğünü bile götürürlerken o yere bir kilim serip direnişe devam etti. Şimdi çadırını yeniden kurdu, onun direnişten vazgeçmeyeceğini gördüler, el konulan bütün eşyaları tek tek iade edildi. Direnişe başlarken onu tehdit edenlere, “yapamazsın” diyenlere “ben günün 24 saati burada olacağım siz de göreceksiniz” demiş. Şimdi diyor ki “Sözümü tuttum. Demek ki olacak, demek ki başarıya ulaşacağız”.
Gülten Üzüm ve Erdem Geyik'in haberi...

30 Ağustos 2010 Pazartesi

1 EYLÜL GÜNÜ BARIŞ İÇİN SİZE İKİ ÇAĞRI VAR!!!

Barış olsun, ölüm sussun, kadınlar ve hayat konuşsun...

Biz kadınlar savaşı çok iyi tanıyoruz. Sakallı, bıyıklı, bombalı, mayınlı, apoletli, koruculu erkek savaşı, tecavüz eden, meme kesen, bizi hayattan silen savaşı tanıyoruz.
Artık daha fazla ölüm, daha fazla acı, daha fazla yangın, daha fazla erkek şiddeti istemiyoruz.
Hükümet ve askeri yetkilileri, tek taraflı eylemsizlik kararına yanıt vermeye, barışın koşullarını hemen oluşturmaya çağırmak, kadınların barış için taleplerini dillendirmek için 1 eylül dünya barış gününde saat 21.00'de Taksim'de Tramvay durağında olacağız.
KADINLARIN BARIŞ TALEPLERİNİ, KADIN BARIŞ ANAYASASINI KONUŞACAĞIZ, TALEPLERİMİZİ DİLE GETİRECEĞİZ
Şarkılarla türkülerle halaylarla savaştan kazanç ve oy sağlamaya çalışanlara inat, barışın hayatın, kadınların sesini yükselteceğiz
1 Eylül çarşamba saat: 21.00 Taksim Tramvay durağı
BARIŞ İÇİN KADIN GİRİŞİMİ

1 EYLÜL GÜNÜ BARIŞ İÇİN SİZE İKİ ÇAĞRI VAR!!!

1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ’NDE
TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA BARIŞ İSTİYORUZ

20 Temmuz günü bir araya gelen “Denenmeyen Tek Yol Kaldı: Barış!”çağırıcıları olarak şöyle seslenmiştik:
“Savaşı değil, barışı konuşmak istiyoruz.”
“İnsanların sesinin duyulması için demirin şakırtısına ve barutun gürültüsüne hemen ve acilen son verilmelidir.”
“Şiddeti kışkırtan neden ve gerekçeleri ortadan kaldırmak için, barışın yalnızca zorunlu değil, aynı zamanda mümkün olduğunu da göstermeli; yok olmaya yüz tutan umutlar canlandırılmalıdır.”