18 Ağustos 2010 Çarşamba

EKMEK VE GÜL PROGRAMINA DAİR...

EKMEK VE GÜL 
Hafta içi Hergün saat 14.30'da Hayat Televizyonu'nda...



Hayat Televizyonu ekranlarına 14 Nisan 2008’de "merhaba" dedik. Günlere vurunca kısa, verilen emeğe ve harcanan çabaya bakınca oldukça uzun sayılabilecek programımızın, “Ekmek ve Gül”ün hikayesini paylaşmak istiyoruz sizlerle. Bu hikaye ne zaman başladı derseniz, hemen belirtelim, programın başladığı 14 Nisan 2008 değil bizim başlangıç tarihimiz...

Şırnak'ta 8 ayda 39 intihar girişimi- Haberler...

Şırnak'ta 8 ayda 39 intihar girişimi

Cizre Belediyesi'nin Sitya Zin Kadın Danışmanlık Merkezi'nin yaptığı araştırmaya göre, Ocak ayından itibaren Şırnak'ta 39 kişi intihar girişiminde bulundu. İntihar girişiminde bulunan 39 kişiden 11 erkek, 28 ise kadın. Ocak ayından itibaren intihar girişiminde bulunan 39 kişiden 9'u ölümle sonuçlandı, 12'si ise son anda ailelerin veya çevredekilerin devreye girmesiyle ölümle sonuçlanması engellendi. İntihar girişimde bulunan 16 kişinin yaşayıp yaşamadığı konusunda da bilgi alınamadı. Sosyolog Esin Karahan, medyanın intiharların detaylı ve fotoğraflı bir şekilde manşetlere taşımasının bunu adeta modaya dönüştürüldüğünü ve diğer kişiler tarafından örnek alındığını kaydetti. Karaman, "Yine dizi ve filmlerde şiddet, işkence ve adam öldürme gibi birçok unsur intiharların model oluşturmasına zemin hazırlıyor" dedi...


Dicle Haber Ajansı
18/08/2010

Kadınlara karşı suçlarda artış var- Haberler...

Kadınlara karşı suçlarda artış var

Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın verilerine göre, 2010 yılının ilk 7 ayında Türkiye’de kadınlara karşı işlenen suçlar son beş yılda yüzde 30 arttı. Bu dönemde 226 kadın cinayet sonucu yaşamını yitirdi, 478 kadın tecavüze uğradı, neredeyse yarısı şikayetçi olamadı...

İntiharları önlemek için üç ayrı kampanya- Haberler...

İntiharları önlemek için üç ayrı kampanya



'Sanalda Kadın Doktorlar' adlı kuruluş, haziran ayında intihara ilişkin bir rapor açıkladı. Raporda, Almanya'da başta Türkiyeli genç kadınlar olmak üzere göçmen kadınların Almanya kökenli genç kadınlara göre daha çok intihara teşebbüs ettiği belirtiliyor...


Evli, Mutlu, Çocuklu! - Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları


EVLİ MUTLU ÇOCUKLU!


Eğer isterseniz siz de onlar gibi olabilirsiniz. En azından onlar gibi diyet yapar, onlar gibi gezer, onlar gibi bu yılın modasına uyarak denize girerken bikininizin üzerine eskilerden kalma ‘banal’ bolero yerine peştamal takabilirsiniz. Laçin’in programında en güvendiği pazarlar bölümüyse dikkat çekici. Çünkü genç kızlarımızın öyle pahalı mağazalara gitmelerine gerek yok. Pazara giderek de Bodrum ikonlarına taş çıkarabilirler.

Serpil Savumlu'nun yazısı...

Umduğum gibi tozpembe olmadı hayat - Pendik'ten mektubumuz var...

Umduğum gibi tozpembe olmadı hayat

Merhaba Ekmek ve Gül okuyucuları. Size kısaca hayatımdan bahsetmek istiyorum. Ben 27 yaşında genç bir anneyim. Hayatımda ne kadar zorluklar olsa da mutlu olmayı başardım.
İlkokuldan çıktıktan sonra babam okumama izim vermedi. ‘Kız kısmı okusa ne olur okumasa ne olur, evleneceği adam baksın’ diye düşündü. Çocukça düşünceyle 16 yaşında evlenmeye karar verdim, ama her şey düşündüğüm gibi olmadı. Evliliğin zorlukları yetmiyormuş gibi bir de ekonomik zorluklar eklenince hayat daha da çekilmez oldu...
İstanbul Pendik'ten Nurten Sönmez'in mektubu...

Kadınsan kadınlığını bil! - Güngören'den mektubumuz var...

Kadınsan kadınlığını bil!

Her yörenin farklı söylemleri olduğunu biliyoruz. Ölüm-doğum, evlilik gibi olağan şeyler için söylenen bir sürü dillendirmeler olduğu aşikâr... “Gözünüz aydın bir kızınız oldu” ile başlayan cümleler hayat boyunca kadının asli görevlerinin de temellerini oluşturan bir giriş cümlesidir aslında… İlk bakışta sevinç ve aydınlık gibi algılanan bu sözler, gerçeği kapamak için kullanılan söz oyunundan başka bir şey değildir. Mesela “kızım büyüyünce abla olacak”, “kızım büyüyünce abisine ütü yapacak”, “kızım büyünce evlenecek” gibi geleneksel bakış açısının sözlere yansımış halidir bunlar...
İstanbul, Güngören'den Pınar Balaban'ın mektubu...

Fabrikadaki gündem; İnegöl’deki olaylar ve referandum-Bursa'dan mektubumuz var...!

Bursa'dan mektubumuz var !

Fabrikadaki gündem; İnegöl’deki olaylar ve referandum
Çalıştığım fabrikada kadınlar, son günlerde yoğunlaşan çatışmalı ortamı tartışıyor. Bazı arkadaşlar AKP’nin Kürtlere fazla tolerans tanıdığını, Kürtleri şımarttığını söylerken; bazıları AKP’nin demokrat bir parti olduğunu, her şeyin güzel gittiğini AKP’yi istemeyenlerin ortalığı karıştırdığını söylüyor.
Demirtaş Organize’den bir kadın tekstil işçisi kadının mektubu...

Mahallenin sağlığı için kadınlar en önde- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Mahallenin sağlığı için kadınlar en önde 

Kavakpınarlılar bir süredir mahallelerine baz istasyonu kurmak isteyen şirketin çalışmalarını engellemek için mücadele ediyor. Topladıkları imzalarla başvurdukları yetkililerden sonuç alamayan mahalleliler sopa, kazma, kürek... baz istasyonunu kurdurtmamak için ellerinden geleni yapıyor. Bu mücadelede kadınlar en önde...
Nurten Sönmez ve Neşe Aksoy'un haberi..

Yuvarlakçaylı kadınlardan mektup var...- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

YUVARLAKÇAYLI KADINLARDAN MEKTUP VAR
Evdeki işleri halledip buraya geliyoruz
Burada 12 Aralık’tan beri, bizlerden habersiz karar verilerek yapılması düşünülen HES’i istemediğimiz için; evimizi, çocuklarımızı, eşlerimizi bırakarak suyun gözünde nöbet tutuyoruz. Buraya gelmediğimiz gün yok; evdeki işlerimizi halledip direk buraya geliyoruz.
Önceleri buraya piknik yapmak, serinlemek ve adaklarımızı adamak için belirli günlerde geliyorduk. Şimdi suyumuz elimizden alınmasın, burası doğasıyla kalsın diye gece gündüz buradayız. Burada yaşamaya alıştık, koca bir kış geçti çadırlarda yattık; bir kış daha geçiririz suyumuzu vermeyiz. Yemeklerimizi hep beraber yaptık, gelen misafirlerimize de yedirdik… Koca bir aileyiz artık...


Dadı tartışmasının düşündürdükleri- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Dadı tartışmasının düşündürdükleri

Hatırlayacaksınız, Sibel Arna Hürriyet gazetesinin cumartesi ekinde bir yazı yazmıştı haziran ayında. Arna, yatlı katlı Akdeniz tatilinde, çocuğunun dadısının insani duygu ve özlemlerine aşağılayıcı, çirkin bir üslupla veryansın etmiş, ardından da medyada epey süren bir tartışma yaşanmıştı. Sibel Arna, yelkenlisinde tatil yapabilmek için yanına aldığı “kölesi” nasıl olur da kendini “insan” zannedebilir, nasıl olur da ailesinin kendisinin yanında olmasını isteyebilirdi? O ve onun gibilerin kafasını “dalış tüpü olmadan suya gömmek” istiyordu Sibel Arna. Sözün bittiği yer... bu olsa gerek...
Eylem Coşgun'un haberi...

Yarattıkları konfor onlara yasak- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Yarattıkları konfor onlara yasak

Alanya güneşi ve denizi eğlence mekânları ve yıldızlı yıldızsız otelleri ile anılan güzel ilçelerimizden biri. Şatafatlı, gösterişli eğlence geceleriyle oteller kendine magazin sayfalarında bolca yer bulur. Gazetelerde, otel tanıtım broşürlerinde temizlik, konfor ve rahatlıktan söz edilirken bol rötuşlu fotoğraflar görürsünüz.
“Makas kesmez, iğne dikmez” der ya Gülsüm Cengiz, işte o şatafatlı yaşamın bir de ağır yükünü omuzlayanlar vardır.
Zehra Ayata'nın haberi...

Janjanlı Antalya’nın solgun yüzleri- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Janjanlı Antalya’nın solgun yüzleri


Güneşi, denizi, kızgın kumuyla anılan, hatta adı “özgürlük”le eşleştirilen Antalya’nın tanıtıldığı janjanlı reklâmların ardında farklı bir gerçeklik var. Sunulan bu tablo turizm sektöründe çalışan kadın işçiler için hem tanıdık hem de çok uzak..
Berivan Tedik'in haberi...

17 Ağustos 2010 Salı

Şişmanım işte var mı diyeceğin !- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Şişmanım işte var mı diyeceğin !

Evet, sonunda uzun zamandır beklediği tatile gidebilmişti. Şimdi denize gidecek ve bol bol yüzecekti. Uzun zaman olmuştu bir deniz kenarında tatil yapmayalı. Oysa yüzmeyi çok severdi. Kumsalda plaj elbisesi ile oturmuş güneşlenirken aklından bunlar geçiyordu. Çocukları ve eşi çoktan denize girmiş oynuyorlardı. Az sonra kendisi de girecek ve bol bol yüzecekti. Çocukları ile denizde oyunlar oynayacaktı. Ama… Ama nasıl? Elbisesini çıkarıp mayoyla kalınca plajdaki herkes ona bakmayacak mıydı? Tüm insanlar kafalarını ona doğru çevirecek ve aynı şeyi düşünecekti: Hımmm şişman bir kadın.

Devrim Avcı'nın yazısı...

Ankara’dan kim gelir?-Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Ankara’dan kim gelir?


Ev köşe bucak üniversiteden gelen kızla birlikte temizlenir. Renkli deterjanlar kullanıp, renkli bezlerle silersin tozlu ve gri yerleri. Yemek yapmayı öğrenirsin. Renkli sebzeler sıraya konulur. Unutmaman gereken püf noktalar o kadar çoktur ki artık ders kitaplarını özlemeye başlamışsındır. Evin kuralları YÖK’ün yönetmeliklerinden daha etkili olabilir.

 Burcu Yılmaz*'ın yazısı...

Yıllık ücretli izin nedir, nasıl kullanılır?- Hukuki Bilgiler

Yıllık ücretli izin nedir, nasıl kullanılır?


İşe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az 1 yıl çalışmış olanlara yıllık ücretli izin verilir. İş Kanunu’nun emredici hükmüne göre, yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez. İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi şöyledir: 

Avanos’ta şeker pancarı Ordu’da fındık- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Avanos’ta şeker pancarı Ordu’da fındık

Yoksul Kürt tarım işçileri, 15 yıldır her yaz fındık toplama zamanı Ordu’ya gelir. Bu yıl onların gelme zamanı yaklaştıkça, “Kürtler gelmesin. Gerekirse Gürcistan’dan işçi getirelim” şeklindeki görüşler kimi çevreler tarafından yeniden dillendirilmeye başlandı. Ancak Karadenizli aydın ve sanatçıların Giresun ve Ordu’ya gelerek “Bahçelerimizi De Yüreklerimizi De Kardeşlerimize Açtık” kampanyası sonrası, olumsuz hava yok oldu.
Remziye Türkatalay'ın haberi...

Çukurova’nın toprağını işleyenler- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

                                                         Çukurova’nın toprağını işleyenler


Çukurova deyince bereketli toprak, toprak deyince üzerinde emek dökeni, ter dökeni; tarım işçisi… Geçmişten bu yana pamuğu, narenciyesi, karpuzu, fıstığı ile tarımla anılan topraklar olmuş Çukurova. Şairin de dediği gibi “ekmeğimiz” olmuş, “kefen bezimiz” olmuş; yani beşikten mezara besleyen olmuş tüm yurdu, hatta birinci sınıf ürünleri ile yurtdışını da. Peki ya emek emek toprağı işleyenler; onların yaşamları, ektikleri biçtikleri ile kazandıkları, emeklerine layık yaşatabiliyor mu onları?
Sevil Aracı'nın haberi...

Kadınların sefalet yolculuğu- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Kadınların sefalet yolculuğu

Zerdali rengiyle dünya pazarında yerini alan “mişmiş”in yükünü omuzlayan kadın işçiler, kayısı tüketimindeki talebe denk düşmeyen koşullarda çalışıyorlar. Sigortasız, 12 saati aşan çalışma süresi ve tüm sosyal haklardan uzak bir yaşam. Adıyaman’dan, Diyarbakır’dan, Urfa’dan gelen mevsimlik işçilerin özlemi yılın 7 ayını dışarıda geçirdikleri göçebe yaşamlarının son bulması.

Derya Karaçoban'ın haberi...

İŞTE KADINLARIN TATİLİ! Çalışmak ve kışa hazırlanmak-Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

İŞTE KADINLARIN TATİLİ! Çalışmak ve kışa hazırlanmak

Televizyonlar, reklamlar, ilanlar o kadar yer etmiş ki yaşamımızda, yaz deyince tatil geliyor çok kişinin aklına. Tatil deyince de dinlenmek. Sanırsınız ki herkes yazı böyle geçiriyor, tek dert tatili nerede geçireceğine karar vermek! Bir kez daha ticari medyanın kimlere hitap ettiğini hatırlıyoruz yaz ve tatil programlarını izleyince.
İşte biz de bu nedenle, sayfalarımızda emekçi kadınların yaz aylarını nasıl geçirdiğine yer vermek istedik. Ankara’da çoğunluğu ev hizmetlerinde çalışan kadınlarla konuştuk. Gördük ki biz kadınların evlerimiz, işlerimiz birbirinden farklı olsa da, evimizde yaptığımız işler birbirinin neredeyse aynı: Temizlik, yemek, ertesi günün hazırlığı, çocukların bakımı… Benzer şekilde yaz programlarımız da birbirine benziyor: Çalışmak, mutfağımızı kışa hazırlamak, yakınlarımıza destek olmak, çocuklarımız için endişelenmek…
Sultan Açık ve Nazife Ortakçı'nın haberi...

Depremin Kadınları: 45 saniyede bütün hayatları değişti- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Depremin kadınları:45 saniyede bütün hayatları değişti

17 Ağustos 1999’da, sabaha karşı saat üç sıralarında, dört Hiroşima şiddetinde bir depremle 45 saniye sallandı Marmara. Sarılamayacak yaralar açtı bu 45 saniye. On binlerce insan kör bir karanlığın içinde, dev kolanların altında sıkışıp kaldı. Yaşadıkları yer, eşyaları, her şey düşman oldu bir anda. Yıkılan evler beton bir yorgan gibi örttü onları. Kimileri sağ çıktı bu karanlık uykudan, kimileriyse… Göçük altında kalanlar, dışarıda ne olup bittiğini bilmeden seslerini duyurmaya çalıştılar. Kimi çocuğunu, kimi eşini çağırdı bulunduğu karanlıktan çıkabilmek için. Çığlıklar beton yığınlarının çıkardığı sese karıştı. Sonra... Sonrası sessizlik... En çok bekledikleri şey bir türlü gelmiyordu, seslerini duyan yoktu…
Meltem Akyol'un haberi...

Nusaybinli kadınların GÜLŞİLAV’ı- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları-

Nusaybinli kadınların GÜLŞİLAV’ı
 
Nusaybin Belediyesi’ne bağlı Gülşilav Kadın Evi, Mardin’in Suriye sınırında bulunan Nusaybin’e özgü Gülşilav çiçeğinden almış ismini. Gülşilav, üzerinde minik güller açan bir sarmaşık türü ve son derece direngen bir özelliğe sahip. Kesildiğinde bile kısa sürede yeniden yeşeriyor, kök salıyor. Nusaybinli kadınlar da kadın belediye başkanlarını seçince hızla kurma çalışmalarına giriştikleri kadın evi için, bu çiçek gibi özel olsun diye Gülşilav adını seçmişler.
Sema Barbaros'un haberi...

Haberler...

4 katlı sağlık ocağının ne doktoru ne de suyu var
Oktay Candemir
http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=73676

14/08/2010

VAN’ın Özalp İlçesi’nde 2 yıl önce açılan, ancak bir türlü doktor atanamayan Aşağı Turgalı (Axurka Jêrî) Köyü Sağlık Ocağı’nda su bulunmadığı için su ihtiyacı da komşu evlerden bağlanan hortumlarla karşılanıyor.

Haberler...

Srebrenitsalı anneler dava açıyor
Gündem
15/8/2010

Srebrenitsa Kadınları Derneği üyeleri, eski Yugoslavya'da işlenen savaş suçları için Lahey'de kurulan uluslararası mahkemenin eski başsavcısı Carla Del Ponte hakkında dava açmaya hazırlanıyor.

Tek hayali kızlarını okutmak- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Tek hayali kızlarını okutmak

“Bizim gibilerin yarını olmaz” diyor Sabriye Belge, işsiz kocası ve dört çocuğuyla birlikte sürdürdüğü hayatının zorluklarını anlatırken. Gündelikçi olarak çalıştığı evlerde emeğinin de insanlığının da hor görüldüğünü anlatan Sabriye Abla, kendinden geçmiş, çocuklarının geleceği için canını dişine takmış.

Mehri Aydoğdu'nun haberi...

Güzel ülkemizde barış içinde yaşamayı istiyoruz , BU ÇOK MU ZOR!- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları-

güzel ülkemizde barış içinde yaşamayı istiyoruz
BU ÇOK MU ZOR!
Son günlerde giderek artan çatışmaların sonucunda gelen cenaze ve tırmanan gerginlik haberleri toplumun her kesiminde tedirginlik yarattı. Bu haberlerden en çok etkilenen kesimi yine kadınlar oluşturuyor.
Hükümetin savaşta ısrar tutumu, özellikle bölgeden gelen ailelerin yaşadığı yoksul mahallelerde günlük yaşam üzerinde de etkili oluyor. Tuzla’nın ilçe merkezi dışında bulunan Aydınlı, Konaşlı, Şifa, Mimarsinan mahallelerinde yaşayan Kürt kadınları başta dil sorunu olmak üzere birçok sorunla karşılaşıyor; çocuklarının okul kaydını yaptıramıyorlar, Kürt oldukları için iş bulamıyorlar, çocukları gözaltına alınıyor. Mahallelere kadar genişleyen baskı ortamı elbette Kürt olmayan diğer kadın ve çocukları da etkiliyor.
Fikriye Akyol ve Mehri Aydoğdu'nun haberi...

EKMEK ve GÜL Dergisi Ağustos Sayısı Çıktı...

12 Eylül Anayasası’na da AKP yamasına da HAYIR!

Merhaba!
Bir aylık bir aradan sonra yeniden birlikteyiz.

SÖZ DE, KALEM DE, MİKROFON DA, KAMERA DA ARTIK BİZDE !!!

Evde, işyerinde, sokakta sözleri dikkate alınmayan, yerleri önceden
belirlenmiş, yaşam sınırları çizilmiş tüm kadınlar…
Cinsiyet ayrımcılığını körükleyen, kadını metalaştıran, şiddeti
meşrulaştıran ilkel ve aşağılayıcı anlayışlara, yasa ve uygulamalara
karşı her kesimden kadının kürsüsünü oluşturuyoruz ...