30 Aralık 2010 Perşembe

Karataş Cezaevi’ne dayanışma mektupları-Adana'dan Mektubumuz Var ...

Karataş Cezaevi’ne dayanışma mektupları

“Kadın erkek eşit değildir, olamaz!” diyen Başbakanı olan bir ülkede kadın sorunlarına çözüm aramanın ne kadar zor olduğunu herhalde kabul edersiniz.
Erkeğin kaburgasından yaratılmışlığa inandırılmak istenen biz kadınlara hep edilgenlik öğretildi. Öğretiye göre her kötülüğe katlanan, itaatkâr kadın sonunda mutlaka ödüllendirilecekti ama yaşadıklarımız, görüp duyduklarımız ve inkâra meydan bırakmayan istatistiksel verilere göre her gün 3 kadın öldürülüyor, her gün yüzlerce kadın şiddete maruz kalıyor. Bugün artık erkeğin zulmü mubah ve müstahak, haklı ve yasal, töre ve adaletlere uygun görülüyor.


Adana'dan Fatma Koç Şahin anlatıyor..

Maruz kalınan tüm cinayet ve şiddet kadının kaderiymiş gibi gösteriliyor. Tüm yaşananlara sessiz kalması bekleniliyor. Karşı çıkan mücadele eden kadınlar yalnız bırakılmak isteniliyor.
Adana Karataş Cezaevinde, Cezaevi Müdürü tarafından tacize uğradığı ifade edilen G’nin başına gelenleri duyunca ilk aklıma gelen yaşadığı taciz ve cezaevinde olmasından kaynaklı çaresizlik hissinin yarattığı travmanın nasıl giderilmesi gerektiği oldu. Bu durumu EMEP’li kadın arkadaşlarımızla değerlendirdiğimizde hem arkadaşımıza moral olması hem de destek olmak için kendisine mektup yazıp kart atmaya karar verdik. Kadınlara karşı işlenen taciz, tecavüz ve her türlü şiddetin böyle gitmeyeceğini biliyoruz. Umudu örgütlemek için birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Bu dayanışmanın belki de ufak bir adımı idi bizim attığımız.
Emek Partisi İl Başkanı Avukat Sevil Aracı, G.’ye, İHD ve kadın avukatlar olarak kendisi ile ilgili girişimlerimizi ve görüşmelerimizi aktardı. Kadına yönelik tüm şiddet olaylarının ortadan kalkması için kadınların bir araya gelmesine ve dayanışmasına büyük ihtiyaç olduğunu düşündüğümüzü ve onun bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını dilediğimizi iletti.
Arkadaşımız Hediye Yiğit “Bizler sizin için elimizden geleni yapacağız” diyerek kendisine destek olmaya çalıştı. Diğer bir arkadaşımız Hatice Yılmaz kadınlara reva görülen hayatı “... Genç kız olduk. Kanımız delicesine akarken, biz odalara hapsolmak zorunda kaldık… Evlendik. Kimimiz isteyerek, kimimiz zorla… Kölenin zincirleri verildi babadan damada.” sözleri ile anlattı.
Funda Keleş, G.’ye desteğini bir kartla bildirmek istedi ve şöyle dedi: “Size gönderdiğim bu kart gerçek bir fotoğraf. Romanya’da bir okulda kadınlar okuma yazma öğrenirken çekilmiş. Yaptıkları işten ne kadar mutlular değil mi? Bu fotoğrafı seçme sebebim de kadının yüzündeki o mutluluk hali. Yaşadığınız sıkıntıları biliyoruz. Yalnız olmadığınızı bilmenizi isterim. Sizin, kendimin ve bütün kadınların yüzünde böyle gülümseyişler görmeyi umut ediyorum. Bize en çok yakışanın bu olduğunu biliyorum çünkü.”
Ben de G.’ye yazdıklarımla bitirmek istiyorum: “Umut her şeyin başlangıcı olsa da yüreğin yolunun hangi yöne çizeceğini kimse bilemez, eğer gücünüzü kaybettiyseniz yeniden başlamak adına düştüğünüz yerden kalkmalısınız.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder