14 Ekim 2010 Perşembe

Bir yanı yoksulluk bir yanı damak tadı- Ekmek ve Gül Ekim 2010 Sayısı Yazıları


Ağustosböceği ile karıncanın hikâyesini sanırım hepimiz biliriz. Karınca kışın aç kalmamak için yaz boyu çalışırken, ağustosböceği ise almış gitarını keyif çatmakta, karınca ile dalga geçmektedir. Kış geldiğinde karınca yazın biriktirdikleri ile rahatça kışı geçirirken ağustosböceği aç kalmakta, yaz boyu gülüp geçtiği karıncaya muhtaç kalmaktadır. Tabii kısaca anlattığımız bu hikâyeden, yazın çok çalışanların kışın aç kalmayacağı sonucu çıkarılamayacağını biliyoruz. Maalesef gerçek hikâyenin tam tersi cereyan ettiğini, yaz-kış çok çalışsa da toplumun büyük bir kısmının, kışın yine açlık ve yoksullukla karşı karşıya kaldığını, bazen bakkaldan ekmek alacak para dahi bulamadığını yaşayarak görüyoruz.
Yüksek ihtimalle gerçek yaşamın ağustosböceklerinin, yazları sürdükleri sefa yanlarına kâr kalıyordur. Bırakalım ağustosböceklerini, bizim derdimiz karınca misali hararetle kışlık yiyecek hazırlayan kadınlarla…

Eylem Sarıoğlu ve Ezgi Aksoy'un haberi...

Salça, yufka, konserve…
Kayserili kadınların çoğu bugünlerde, kışın parası olmadığında yazdan yaptıklarını tüketerek kendini güvenceye alma çabasında. Hamurlar yoğrulmuş, yaslağaçlar kurulmuş, ateşler yakılmış, oklavalar ele alınmış... Hatice ablanın kışlık ekmeği için toplanmış konu komşu. Biraz ilerideki bir sokakta, avlu içinde saclar ateşe konmuş, sokağın kadınları toplanmış ekmek yapmakta. Mahalleyi bir yandan ekmek kokuları sarmış, bir yandan da geçen yıllara nazaran az da olsa salçalar kaynatılmakta. Bazı evlerde toplu halde erişteler kesilirken, bazılarında mantılar sıkılmakta. Bazı kadınlar da kışın yemek olmazsa yaptıkları ekmeğin yanına katık olsun diye turşularını kurmakta, buzdolaplarının dondurucu kısmına fasulye, patlıcan, domates gibi yaz sebzelerinden koymakta.


Tek neden ekonomi değil
“Ne yapalım geçim zor, bazen evimizde ekmeğimiz olmuyor. Misafir geliyor, yufka hazır oluyor. Islayıp yumuşatıyoruz yufkayı; güzelce yiyoruz. Herkes seviyor” diyor sabahtan beri oklava elinde yufka açan ablamız. “Biz köyden geldik, yabancıyız buralara. Kışın varlık olur, yokluk olur. Kimseye gidip ‘komşu 1 lira ver de ekmek alayım’ diyemem. Köyde yaptığımız gibi yufka yapıyoruz. Alışkınız buna. Zorda kalınca çıkarır ıslatır yeriz” diyerek bunca eziyete neden katlandıklarını aktarıyor. Ayrıca “Biz köyde annelerimizden böyle gördük, ekmek yapmadan rahat edemiyoruz” sözleriyle, kış hazırlıklarının bir yanının ekonomik sıkıntılar, bir yanın ise gelenekler ve alışkanlıklar olduğunu ortaya koyuyor.
Kış hazırlıklarının tek sebebi ekonomik değil kuşkusuz. Tabii ki, ekonomik durumu çok iyi olanlar –hangi sebeple olursa olsun– kazan kurup salça kaynatmıyorlardır ama kadınlar, aynı zamanda lezzetli ve sağlıklı olduğu için de böyle hazırlıklar yapıyorlar.
“Kışın bulgur pilavı ve yanına bir salata ile yenen yufkanın tadını hiçbir şeye değişemeyiz, horantalar da çok seviyor” diyor kadınlar. “El yapımı salça ile yapılan yemeğin tadı başka oluyor” diyerek hazır yiyeceklerde, el yapımı yiyeceklerin tadını bulamadıklarını ifade ediyorlar. Sebzelerin derin dondurucuda taze kaldığını, hormonlu ürün yerine çok daha lezzetli ve sağlıklı ürünleri kışın bu yöntemle tüketebildiklerini söylüyorlar. Ayrıca bu hazır yiyecekler kışın çalışan kadınların da imdadına yetişiyor. “Özel sektörde çalışıyorum. Bazen eve o kadar geç geliyorum ki, yemek için daha pratik olsun diye dolaptan yazın hazırladığım fasulye ve benzeri yiyecekleri çıkarıyorum. Çok rahat ediyorum” diyor Güler abla. Tarhana için süt kaynatan Gülsüm Teyze de, tarhanalarını satarak hem evin ekonomisine katkıda bulunmayı planlıyor hem de kışın soğuk havalarda içmek için yapıyor tarhanasını.
“Kışlık hazırlığımızı öyle bir yaparız ki, kışın 1 ay gelip bizde misafir kalsanız, başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan bunlarla geçiniriz” diye anlatıyor, salçasından mantısına, yufkasından turşusuna bütün hazırlıklarını tamamlayan hamaratlardan biri…

Fasülye 2,5 TL…
“Başka kış hazırlığı yaptınız mı?”, “Kış hazırlığı için geç kalmadınız mı?” sorularına aldığımız cevaplar ise bizi pahalılık gerçeği ile bir kez daha yüzleştiriyor. “Turşularımızı kurduk. Salçamızı hiçbirimiz yapamadık. Salçalık çok pahalı, pazarda bile ucuzu bulunmuyor. Dolaba bile sadece ucuz olan patlıcandan atabildim. Fasulye koyamadık. Kilosu 2,5 milyon, alamadık. Geçim zor. Her sene fasülye 1 milyondu, bu yıl çok pahalı, hiçbir şey koyamadık dolaba, ucuzlar diye bekledik, hazırlıklar için biraz geç kaldık ama yine de ucuzlamadı” sözleriyle birçok kadın bu yıl kışa istedikleri gibi hazırlanamadıklarını dile getiriyor.
“Salçanın kilosu 10 lira diyorlar. Ben çok salça tüketiyorum. Öyle olunca çok pahalıya geliyor. 200 kilo salçalık domates aldım. Şimdi yüz kilosunu kaynatıyorum, ikinci postayı bundan sonra yapacağım, anlayacağınız gece üçe dörde kadar çalışacağım” diyor ve ekliyor Lale abla: “Geçen yıl 40 kuruş olan domates’in fiyatı bu yıl 80 kuruş olmuş. Bu vakte kadar alamadık. Zaten çok az insan bu yıl salça yapabildi. Geçen yıllarda buralar hep kazan olurdu, şimdi tek tük.” Lale ablanın yaptığı salçanın masrafı alacağı salçanın dörtte birine geliyor, ayrıca kendi yaptığına daha çok güveniyor.

El birliğiyle
Kış hazırlıklarının büyük kısmı kadınlar tarafından el birliği ile yapılıyor. Haftanın günleri sıraya konmuş, her gün birinin ekmeği yapılıp, mantısı sıkılıyor. Salçalar birlikte kaynatılıyor. Bazıları yufkaları açıyor, biri saclara taşıyor, biri de ocak başında yufkaları pişiriyor. Ara ara da görev değişikliği yapılıyor. Salçayı karıştırmaktan yorulan kadınlar sırayı diğer arkadaşına vererek dinleniyor. Fakat işin tüm eziyetine rağmen, ortak iş yapmanın mutluluğunu yaşayan kadınlar, yapılan şakalar ve birbirlerine takılmalarla eğlenmeyi de elden bırakmıyorlar.
Bir yandan istedikleri gibi hazırlık yapamamanın burukluğu bir yandan az da olsa kışın dar anları için kenarda yiyecek bir şeylerinin olacağının rahatlığı ile kışa hazırlanıyorlar.




KARINCANIN ÇELİŞKİSİ
Kadınlar, sorunlarını ifade etmede hiçbir sıkıntı yaşamıyor. Tek solukta sıralanan sorunlar hem kadınların yeteneğinin hem de sıkıntıları en yakından yaşayan olmalarının kanıtı. Ancak konu politikaya gelince verdikleri yanıtlar yaşadıkları sorunların çözümüyle çelişiyor: “Kocamın işi yok. Ben 3 çocuğa bakıyorum, çünkü gelinler çalışınca çocukları koymaya yer yok. Kirada oturuyorum, yetiştiremiyorum. Kış hazırlığı da yapamadım tam olarak. Çocuklarım da asgari ücretle çalışıyorlar. Onların durumu bizden de beter. Bu kış için sadece yufka yapabiliyorum. Her şey pahalı, çok pahalı, geçim zor. Çok idare ediyoruz çok. Sudan idare ediyoruz, elektrikten idare ediyoruz yetişsin diye yine de yetişemiyor. Her şey çok pahalı, geçim zor. Yeri geliyor mutfakta yemeye bir şey bulamıyoruz. Biz Tayyipciyiz, Tayyip’ten Allah razı olsun. Başımızdan eksik olmasın”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder