5 Aralık 2010 Pazar

BİZ NERDEYİZ İCLAL, SEN NEREDE?-Kırkyama 17 Ekim 2010


Büyük kanalların kadın programlarına bu yıl bir yenisi eklendi. Adı Hayat Ağacı. İclal Aydın, “programımda  müzik, kapışma, yarışma olmayacak” iddiasını korumuş belki ama kadınların aklıyla ve duygusuyla içinde yarışma, kapışma müzik olmadan da oynanabileceğini çok iyi becermiş!



“Oprah Winfery” kim diye sorsak, çoğumuzun verecek bir yanıtı olmaz. Peki İclal Aydın’ı tanımayanımız var mı dersek…?
Küçük bir araştırma yapınca fark ettik ki, İclal Aydın hayatımıza gireli 12 yıl olmuş. Yani bu 12 yılda İclal Aydın’la ya dizilerden, ya sinema filmlerinden, ya şiir kliplerinden, olmadı köşe yazılarından, kitaplarından, sonra gamzelerinden, daha da olmadı Tuna Kiremitçi ile olaylı evliliğinden, sonra olaylı boşanmasından mutlaka bir tanışıklığımız olmuştur.
Oprah Winfery kim mi? Oprah hanım, Amerikalı televizyoncu bir ablamız. 25 yıldır günlük bir show programı yapıyor ve hala çok izleniyor.
Oprah’ın İclal Aydın’la ne ilgisi mi var? İlgisini biz de yeni öğrendik. Efendim İclal Aydın, büyük kanalların kadın kuşağı rekabetinde ben de varım demeye, hem de hepsini ezip geçmeye, kadın programı nasıl olurmuş göstermeye karar vermiş. Bunu da Oprah’ı örnek alarak yapacakmış. Kanal D’de hafta içi her gün 14.00-16.00 saatleri arasında yayınlanan program için kendisiyle yapılan röportajlardan birinde de bunu kendinden gayet emin söylemiş: “Yıllardır bizim gibilere o kuşakta yer kalmamıştı. Şimdi hem oyuculuğumu, hem yazarlığımı, hem gazeteciliğimi konuşturabileceğim bir program hazırlıyoruz. İçinde yemek yok, müzik yok, tarif yok, tamir yok. İnsan var, portre var, tartışma var, neşe var, gerçek var, açık sözlülük var.”

Serpil İlgün'ün Yazısı...
 
Çok mühim bir bilgi: Çapkın kime denir?
İclal Aydın, böyle iddialı olunca “nasıl farklı olacakmış bi görelim” diyerek ilk yayın gününde oturup izledik. Kendi seslendirdiği, “Hepimiz aynı ağacın farklı dallarıyız” diyen duygusal bir jeneriğin ardından İclal Hanım, yine ağaç ve dal fantezisinden yola çıkarak, “birbirimize sarılalım, sevgi yumağı olalım, kendimizi önemseyelim” mesajlarıyla dolu dokunaklı bir açış konuşması yaptı. Derken, programın ilk konukları, bu farklı kadın programının nasıl bir farkı olacağına dair bütün soruları ortadan kaldırdı. Zira ilk konuk, manken- sunucu- şarkıcı Asuman Krause ile yıldızı yeni parlayan oyuncu Kenan Ece idi. Ece ile Asuman’ı birbirine yakıştırma faslından sonra bu kez Mehmet Ali Birand ile Acun Ilıcalı stüdyoya geldi ve ikisinden de başarılarının sırrını ve ev hallerini dinledik. Sonra da gazinolar kralının oğlu olmasından başka bir meziyetini bilmediğimiz Mehmet Aslan’la, çapkınlar okulu diye bir okul açan genç bir adamdan “çapkın kime denir”, “çapkın nasıl olunur” bir bir öğrendik. Bilgilendirilmemiz yetmedi, pratikte de gösterdiler tam oldu.
Mehmet Beylerden sonra, cinsel taciz meselesi ele alındı. Bir avukat ve hakkını çatır çatır aramış, hesap sormuş bir cinsel taciz mağduru kadın konuk oldu. Kadın olmanın güçlüklerinden bahsedilip, taciz de bunun kaçınılmaz sonuçlarından biri olarak tanımlandı. “Kadınlar korkmasın, haklarını arasın” tavsiyesiyle çarçabuk sonlandırılan bu bölümden hoop Okan Bayülgen’e geçtik. (Bu geçişler, Derya Baykal’ı anımsattı!) Okan Bayülgen en küstah halleriyle ev halini anlattı. İşte, “Ben evde çok dağınığım, pisim. Ama karım aldırmaz…..” vs.
Anlatılan kimin hikayesi?
Bir programın ilk bölümü o programın sonraki bölümlerine ilişkin de ciddi veriler verir. Biz yine de “haksızlık yapmayalım” diye düşünerek birkaç bölüm izledik. Misal, Helin Avşar’la “aldatmayı afeder misiniz” sorusuna yanıt arandığı bölümden çok faydalandık. (Kadınlar çocuk doğuruyor, kilo alıyor, kendilerine bakmıyor, kocaları da ne yapsın, aldatıyormuş!);  Hele “Şiddete uğrayan kadınlar ne yapmalı” bölümü vardı ki, paylaşmazsak olmaz. Efendim, konunun uzmanı olarak stüdyoya alınan eski emniyet müdürü “şiddete uğrayan kadın polise, jandarmaya, muhtara gitsin diye sıralıyor. İclal Aydın da,  eski emniyetçinin söylediklerini özetlemek, altını çizmek istiyor ya, “yani şiddete uğrayan kadın en yakın devlet dairesine gitsin” deyivermez mi? (tabi tabi devlet dairesine gitsin. Maliyeye gitsin misal. Sıra numarası alsın “kocam bana şiddet uyguluyor” desin! Bilgisiz olmak bir yana da sorumsuz olmak nereye konabilir?)  Eski emniyetçi “Evet” dedi önce, sonra “devlet dairesi” fikrinin yanlış olacağını düşünmüş olmalı ki, yeniden tekrarladı “polise, jandarmaya, kaymakama, muhtara…. “ Tartışmada elbette bir de bir psikolog vardı. Onun da “kavga sırasında kadınlar karşı tarafı (erkeği) kışkırtmasın, sussunlar” nasihatı karşısında ufkumuz gerçekten çok açıldı.  Zaten eski emniyetçi ile psikolog ülke gerçeklerinden öylesine uzak konuşuyorlar, “mahkeme kadını korumaya alır, kocayı hapse atar, kadına nafaka bağlar” derken öyle “başka bir ülkeden söz ediyorlar herhalde” dedirtiyorlar ki, sinir sahibi olmamak zorlaşıyor. İclal Hanım da zaten o gerçeklerden uzak yaşadığı için, “ya bir dakika, Türkiye’de işler böyle olmuyor” diye müdahale etme gereğini duymuyor.
Ünlü sağanağı hiç bitmiyor zaten. Çoğu arkadaşı, tanıdığı olan gazeteci, oyuncu, televizyoncu ünlüler arasına bir gün Uğur Dündar ekleniyor, bir gün Ertuğrul Özkök. Fakat, çoğunu arkadaşım-dostum diye anons edip, misal “kitabın da vardı bu konuda” deyince, arkadaşı da “yok kitap falan yazmadım” deyiverince bu yakın tanışıklık, yerle yeksan oluyor.
Oprah bize uymaz
Aydın, 12 yıl sonra karşımıza sınıf atlamış-safını netleştirmiş bir halde çıkıyor. Yine şiir gibi konuşuyor belki ama ne yazık ki, boş konuşuyor. “Biz farklı olacaz, şarkısız olacaz, göbekler atmayacaz” diyenler”in yapıp edeceği “kadın programı” bu kadardır işte.  Okan Bayülgen’in dengesiz hallerine hayranlığımız artsın istenir ya da “şiddete uğrayan kadın ne yapsın”a yanıt,  “devlet dairesine gitsin” sorumsuzluğuna iniverir.
Ne diyelim? Bu Oprah bize uymaz İclal. Kadınların metroseksüel erkek mi yoksa  maço erkek mi “ikileminden” çok daha yakıcı gündemleri var. Masalsı cümlelerle, dokunaklı ses tonuyla, hadi birbirimize sarılalımla bu iş olmaz. Bu memleket, Ertuğrul Özkök’ün “ev dışı” halllerinden çok çekmiştir. Bir de ev haline bulaştırmamanı çok rica eder!
Önemli olan hangi tarafta olduğundur, Çapkınlık okulu da, İlker İnanoğlu’nun “ünlü” olmaya nasıl başa çıktığı da yıldızlar kadar uzaktır hayatımıza. Kot kumlama işçilerine iki destek atmakla olmuyor bu işler. Ve hayat, safını Ertuğrul Özköklerden yana belirleyenleri er geç saf dışı eder!



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder