5 Aralık 2010 Pazar

SAHİ, EĞİTİM HAKTI, DEĞİL Mİ?-Kırkyama 10 Ekim 2010

Özellikle son iki yıldır daha çok varoşlarda bazı birinci sınıfı okutan öğretmenler sınıflarındaki kız öğrencilerin sayısının erkek öğrencilere kıyasla daha az olmasından şikâyet etmesi yeni bir tartışma konusunu gündeme getirmektedir. Yedi ve altıncı sınıfta yoğunlaşan, dört hatta üçüncü sınıfa kadar inen kız çocuklarında okulu terk etme olayı acaba birinci sınıflara kadar mı indi?
Eğitim evrensel olarak temel bir insan hakkıdır. Genel anlamda insan hakları-çocuk hakları önemli ve anlamlıdır. Fakat eğitim hakkının aynı zamanda farklı bir özelliği ve önemi vardır. Var olan diğer hakların kullanılıp kullanılmamasında eğitim hakkı belirleyen ve yönlendirendir. Yani eğitim, diğer hakların kullanılmasında, genişletilmesi veya sınırlandırılmasında önemli rol üslenir. Bu nedenle eğitim aynı zamanda özel bir haktır. Türkiye’de de eğitim hakkı  “İlköğretim kız ve erkek çocuklar için parasız ve zorunludur” şeklinde anayasal güvence altına alınmış olmasına rağmen en fazla gasp edilen hakların başında gelmektedir. Özellikle AKP hükümetleri döneminde on binlerle ifade edilebilecek kadar çok kız çocuğunun eğitim-öğretim hakkı çiğnenmiş, en çokta yoksul emekçi ailelerin kız çocukları eğitim-öğretimin dışına itilmiştir.
Genelde uluslararası anlaşmalarla özelde de anayasayla eğitim hakkının herkese eşit sunulacağı belirlenmesine rağmen ülkemizde sosyal sınıf, cinsiyet, etnik köken ve dil nedeniyle ayrımcılık yapılmaktadır. Temel insan hakkı olan eğitim hakkından bütün insanlar eşit düzeyde yararlanamamaktadır. Eğitim hakkının, parası olanın kullanabileceği bir ayrıcalığa dönüşmesi; özel okul, dershane, özel ders ve özel üniversiteler eğitimde fırsat eşitliğini tamamıyla ortadan kaldırmıştır. Yoksulluk oranı ile eğitimleşme arasında bağlantı bulunmaktadır. Eğitimin paralı hale gelmesi, okur-yazar olmadaki cinsler arasındaki eşitsizlik yoksullukla birlikte artmaktadır. Ekonomik yoksullaşma kız ve erkek çocukların okulu terk etmelerinde en büyük etkendir. Ev dışında, para getirecek bir işte çalışma daha çok erkek çocuklarını eğitim dışına iterken; kimi kız çocukları ise, yoksulluk nedeniyle okulu terk etmek zorunda bırakılmakta kırsal kesimde tarla-bağ-bahçe, dokumacılıkta çalıştırılmakta, kentlerde ise aile bireylerine yardımcı olma veya okul giderleri karşılanamadığı için okula devam edememektedirler. 
 Nebat Bukrek'in Yazısı...
Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı
 
Özellikle son iki yıldır daha çok varoşlarda bazı birinci sınıfı okutan öğretmenler sınıflarındaki kız öğrencilerin sayısının erkek öğrencilere kıyasla daha az olmasından şikâyet etmesi yeni bir tartışma konusunu gündeme getirmektedir. Yedi ve altıncı sınıfta yoğunlaşan, dört hatta üçüncü sınıfa kadar inen kız çocuklarında okulu terk etme olayı acaba birinci sınıflara kadar mı indi? Birinci sınıftan başlayarak, sınıf büyüdükçe artarak kız çocukları erkek çocuklarına oranla eğitim hakkından daha az yararlanmaktadır. Her geçen gün artan okul masrafları yoksul emekçi aileleri, okula giden bütün çocuklarının eğitim giderlerini karşılayamaz durumda bırakmakta, eğitimin devamı noktasında çocukları arasında tercihe zorlamaktadır. Ataerkil toplumsal yapının etkisiyle de eğitim hakkının devamında tercih genellikle erkek çocuk lehine kullanılmaktadır.


MÜFREDAT CİNS AYRIMINI KÖRÜKLÜYOR
Eğitimde cinsiyetçilik temelinde ayrımcılık konularını işlerken ve tartışırken, her alanda herkes için eğitimde fırsat eşitliğini savunurken sürecin kendi seyrinde iki aşamalı olduğuna dikkat çekmek gerekir. Bunlardan ilki yukarıda belirtildiği ve AKP hükümetleri döneminde de çoğalarak yaygınlaştığı gibi ekonomik, sosyal, toplumsal ve kültürel nedenlerle kız çocuklarının okulu ya terk etmek zorunda bırakılmaları ya da hiç okula başlayamamaları. Bir diğer nokta ki, en az bunun kadar önemli; toplumsal cinsiyetin okullarda her gün yeniden üretilmesi sorunudur. Okullar toplumda var olan sosyal, politik, kültürel değerleri eğitim yoluyla kuşaktan kuşağa aktarma araçlarıdır. Okullar bu işlevlerini yerine getirirken hâkim sınıflar lehine politik düzenlemeleri müfredatın içerliğine yerleştirir. Bunlar sınıf ayrımı, yaratılış teorisi ve cinsiyetçi bakış acısı, militarizm, milliyetçilik vb. Kuşkusuz bunların hepsi önemli; tartışılmaya, bilince çıkmaya muhtaçtır. Şimdi konumuz gereği biz müfredatta cinsiyetçilik, cinsiyete dayalı iş bölümünün nasıl yeniden üretildiğine ve yer alışına bakalım. Müfredatta kadına ön görülen yer ve rol; fedakâr, cefakâr, iyi bir anne, iyi bir eş, ailenin sorumluluğunu yüklenen varlık olmaktır. Öyle ki cennet dahi kadınların ayağı altındadır! Ailelerin temelini onlar oluşturur, hatta ulusları yaratanların da kadınlar olduğu vurgusu vardır. Her dönem sürekli değişen ders kitaplarında tek değişmeyen olgulardan biri de cinsiyet ayrımcı bakış açısıdır. Birinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar her ders kitabında açıktan veya örtük olarak cinsiyet ayrımcı öğeler yer almaktadır. Bu durum genellikle yardımcı ders kitapları ve okuma kitapları için de geçerlidir. Bazı yayın evleri kadınları aşağılamada sınır tanımayan hikâye-masal kitapları basmakta, bu kitaplar birinci sınıftan itibaren kaynak kitap olarak çocuklara okullarda okutturulmaktadır. Bu kitaplarda kadın bazen anne leylek, bazen dişi ayı, yuva yapan yavrularını besleyen kuş çoğu zaman da evde yaşayanların arkasını toplayan gölgedir.
KADINLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN…
 Okul kültürü, toplumdaki erkek egemen yapıyı yeniden üretmede ve geleceğe aktarmada son derece elverişlidir. Sınıfta müfredatı uygularken öğretmenden beklenen erkek egemen ideolojiyi sorgulaması değil, onun yeniden üretimini gerçekleştirmektir. Tüm iktidar ilişkilerinin yeniden üretilmesinde önemli rol üslenen okul-eğitim cinsiyete dayalı eşitsizliklerin de devamında ve geleceğe aktarımında önemli bir araçtır. Aynı zamanda eğitim, verili iktidar ilişkilerinin sorgulanmasında da toplumsal rol alır.
Özetlersek eğitim ve okul sisteme hizmet ederken aynı zamanda güçlü bir dönüşümün, sorgulamanın; sınıfsal bilincin, toplumsal cinsiyetçiliğin de bilince çıkmasında aracı olarak kullanılabilir. Bu nedenle, başta eğitim iş kolundaki sendikalar olmak üzere, sınıf partisi, emek örgütleri, sivil toplum örgütleri, genelde çeşitli nedenlerle eğitim hakkını kullanamayan emekçi çocukların özelde kız çocuklarının eğitim hakkının kullanılması önündeki engellerin kaldırılması için mücadele etmeli. Bu konuda istatistikler esas alınarak siyasi iktidarı sorgulayan, mağdurlara destek ve teşvik politikaları hayata geçirilmelidir. Eğitimin içeriğinin, müfredatın, buna bağlı olarak ders kitaplarının tartışılmaya açılması, sorgulanması, alternatif projelerin geliştirilmesi ve sunulması daha çok kız çocuğunun okula ulaşmasında ve kadınların eğitim yoluyla özgürleşmesinde etkili olacaktır. 



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder