5 Aralık 2010 Pazar

DOĞUM BORÇLANMASI MESELESİ- Kırkyama 26 Eylül 2010

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile SSK’lı çalışan annelere iki doğum için verilen borçlanma hakkı kördüğüme dönüştü. Zaten belli şartlara bağlı olarak kullanılması yetmiyormuş gibi, bir de kanuna aykırı olarak çıkarılan tebliğ ve genelgelerle kapsamı daraltılmaya çalışıldı. Kanundaki şartları taşıyan ve bu haktan faydalanmayı düşünen kadınlara önerimiz şu: SGK müdürlüklerine doğum borçlanması başvurusu yapın, eğer reddedilirseniz dava açın.

 
Doğum borçlanması meselesi çalışan veya hayatının bir döneminde az da olsa çalışmış her kadının merak konusu. Tartışmalar devam ettikçe de “Acaba ben de bu haktan faydalanabilir miyim?” diye soran kadınların sayısı artıyor.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (SSGSS) yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden bu yana, doğum borçlanması, yasanın en çok kafa karıştıran hükümlerinden oldu. Bunun sebebi bizzat Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kendisi. Kurum, yasaya aykırı olarak yayınladığı tebliğler ve genelgeyle doğum borçlanması hakkının kapsamını daraltmaya çalışıyor.

YASANIN İLK HALİ
SSGSS Yasası’nın ilk halinin 41. maddesine göre SSK’lı (yeni yasaya göre 4/a kapsamında) çalışan tüm anneler iki doğuma kadar borçlanma hakkına sahipti.
Ancak, kadınlara fazla hak verildiği düşünülmüş olacak ki, 17 Nisan 2008 tarihinde (SSGSS yasası henüz yürürlüğe girmeden) yeni bir düzenleme yapıldı. Kanunda değişiklik yapan 5754 sayılı kanuna göre doğum borçlanması bazı şartlara bağlandı.
Buna göre;
- 4/a kapsamında işçi olarak tanımlanan kadınlar
- Her doğum için 2 yıl olmak üzere
- En fazla iki doğum için
- Doğumdan sonra sigortalı olarak çalışmamak kaydıyla
- Ve eğer doğan çocuk yaşıyorsa borçlanma hakkına sahip olabilecek.
Aynı maddeye göre “sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülür.” 

Devrim Avcı'nın Yazısı


SGK DAVALARI KAYBETTİ
Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu bu şartları da yeterli görmedi. Yasanın çıkmasından sonra yayınladığı ilk tebliğde (29 Ağustos 2008 tarihli Hizmet Borçlanma İşlemlerinin Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ) sigortalı kadının doğumdan sonra çalışmadığı iki yıllık süreyi borçlanabileceği, ancak sigortası sona erdikten sonraki 300 gün içinde doğum yapması, çocuğun yaşaması ve doğumdan sonra adına prim ödenmemiş olması şartlarının aranacağı duyuruldu.
Yasadan faydalanmak üzere kuruma başvuran kadınlar, bu tebliğ gerekçe gösterilerek reddedildi. Kadınlar bu kez kanuna dayanarak dava açtılar ve SGK bütün davaları birer birer kaybetmeye başladı. Bunun üzerine 1 Temmuz 2010 tarihli yeni bir tebliğ çıkarılarak dava konusu hususlar giderilmeye çalışıldı.

SON DURUM
Merakla beklenen ve 16 Eylül 2010’da yayınlanan genelge kadınlar için yeni bir hayal kırıklığı oldu. Genelgeye göre bir kadının doğum borçlanması hakkını kullanabilmesi için
- Sigortalı tescil işleminin yapılmış olması
- Doğum tarihinden sonra iki yıllık sürede sigortalı olarak çalışmamış olması
- Çocuğun yaşıyor olması şartı aranacak
Ayrıca kadınlar kanunlar gereği kendilerine verilen ücretsiz doğum ya da analık izni sürelerini de borçlanabilirler.

DAVA AÇIN
Yani genelgeyle -yasayla çelişkili olarak- ilk defa sigortalı olduğu tarihten önce doğum yapan kadınların borçlanma hakkı ellerinden alınıyor. Böylece daha erken emekli olma hakkı engelleniyor.
Bu haktan faydalanmayı düşünen kadınlara çağrımız şu: SGK müdürlüklerine doğum borçlanması başvurusu yapın. Eğer reddedilirseniz, dava açın.

NE İSTİYORUZ?
SSGSS ile yürürlüğe girdiği tarihten bu yana kadınlar için emeklilik yaşı kademeli olarak  65’e yükseldi, ödenmesi gereken prim gün sayısı ise 9000’e çıkarıldı. Çoğunlukla güvencesiz, kayıt dışı, kısmi süreli işlerde çalıştırılan kadınlar için emeklilik neredeyse hayal.
Sağlık hizmetleri paralı hale getirildi ve doktora, hastaneye her gidişimizde cebimizden katkı payı adı altında para alınıyor. Prim borcumuz var diye muayene edilmeden eve gönderiliyoruz veya acil durumda dahi yer yok denilerek kapıdan çevriliyoruz.
Kaybettiğimiz ve hakkımız olduğu halde verilmeyenlerin yanında “doğum borçlanması” devede kulak kalır. Üstelik borçlanma için gerekli şartlara sahip olmak da yetmiyor. Asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamalara göre borçlanılacak 4 yıl için toplam 11.681.28 TL ödenmesi gerekiyor. Bu rakam emekçi kadınlar için hayli yüksek bir meblağ.
Ayrıca kanunda kadınların işe geri dönüşlerine ilişkin düzenleme yok ve kıdem kaybı olmaması için hiçbir önlem alınmamış. Üstelik sadece kadınlarla ilgili bir düzenleme olması nedeniyle, kadınların asıl yerinin ev olduğu fikrini pekiştiriyor. Çocuk yaptığı halde çalışmayı tercih eden ya da çalışmak zorunda kalmış kadınlar cezalandırılmış oluyor.
Son olarak yeniden hatırlatmakta fayda var. Doğum borçlanmasını sadece iki çocuk için yapabilme hakkınız bulunuyor. Eğer Başbakan’ı dinleyip üç çocuk yapmışsanız maalesef çocuklarınızdan biri kapsama alanı dışında.

Doğum yapıp evde mi otursaydık!


Filiz Tali' nin Mektubu
Sabah saat 7.00’de servislere biniyoruz, 7.20’de fabrikada oluyoruz. 8.15’te işbaşı zili çalıyor. Bize kalan 15 dakikalık süre içerisinde herkes gruplar halinde sohbet ediyor; kimi dizilerden, kimi evdeki sorunundan, kimi de memleket meselelerinden bahsediyor. Son zamanlarda özellikle doğum borçlanmasıyla ilgili düzenlemeler çok konuşuldu fabrikamızdaki kadın işçiler arasında.
Düzenlemenin doğumdan önce ya da sonra iki yıl süreyle çalışmış olan kadınların, doğum nedeniyle çalışmadığı iki yıllık sürenin primini borçlanma ve kıdemine saydırabilmesini öngördüğünü öğrendik. İki çocuk doğurmuş kadınlara toplam bin 460 gün borçlanma hakkı veriliyormuş. Daha önce doğum borçlanmasından faydalanabilmesi için kadın sigortalının, doğum nedeniyle işten ayrılmış veya işten ayrıldığı tarihten itibaren 300 gün içinde doğum yapmış olması gerekiyordu. Yeni düzenlemeyle sigortalı olmadan önce veya sigortalı olduktan sonra doğum yapan tüm kadınların doğum borçlanmasından yararlanmalarına imkan tanınıyor.
Kadın arkadaşlar bununla ilgili bir gazetede çıkan yazıyı fotokopi çekmişler elden ele gezdiriyorlardı. Ben de arkadaşlara nasıl değerlendirdiklerini sordum.
HERKESİ KAPSAYAN BİR YASA ÇIKSIN
Sibel Alataş: Ben AKP’ye oy vermiştim. Bir Müslüman olarak başörtülü insanların da memur olarak her yerde çalışabilmeleri için, ama yanılmışım. Bugün görüyorum ki bizleri sadece kadın olarak bile bölüyor. Ne demek bu? Ben çalışırken doğum yaptım. Benim şartlarım daha zor, çocuğumu kendim büyütemiyorum. Doğumdan üç ay sonra işbaşı yaptım, sürekli rapor almak zorunda kalıyorum ve bundan yaralanamıyorum. Bir de bizim gibi insanlar çalışan veya çalışmayan, o kadar parayı nerden bulup da bu primi ödeyecek? Madem bir iyilik yapacaksa anne olarak çalışan bütün kadınları kapsayan bir yasa çıkartsın biz de bize değer verildiğine inanalım.

HİÇ BİRİNE İNANMIYORUM
Arzu Ün: Ben çalışırken doğum yaptım. İki seneye kadar çalışamadım ama kiradayım, eşimin sürekli işi yok ve ben çalışmak zorundayım. Şu an annem çocuğa bakıyor. Bu yasa ta ne zaman çıktı, hala düzenlemeye koyamadılar. Bir de neden referandum tartışılırken gündeme getirildi? Bugüne kadar çıkan yasalar da bundan sonra çıkacaklar da, sadece bizim hayatımızı zorlaştırıyor. Ben de AKP’ye oy vermiştim. Ama gerçekten pişmanım. Ne AKP’ye ne de diğerlerine inanmıyorum artık.

O PARAYI ÖDEYEMEM
Gülten: Ben CHP’ye oy verdim ama ne değişir, hepsi aynı. Bizim patron da CHP’li ama görüyorum cumartesi pazar da buradayız. Kılıçdaroğlu’nu karşılamaya o gitti, ben gitmedim. Bunlar kendi çıkarlarını korur. Aslında bu yasadan yararlanma koşullarım var, sigortalı olmadan önce iki doğum yaptım, şimdiyse emekliliğime 7 sene kadar var ama o parayı ödeyemem. Bu nedenle de ilgilenmiyorum.

BANA DA ÇOCUĞUMA DA HAKSIZLIK
Feyime: Ben çocuklardan birini sigortalıyken yaptım. Bu hem bana hem de ikinci çocuğuma haksızlık. Televizyonda izlerden psikolojim bozuldu. Bunlar insanlarla alay eder gibi insanların duygularıyla oynuyorlar. Aslında bizler hükümetin insanları aldatan bu söylemlerine karşı şikâyetçi olup dava açmalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder