7 Eylül 2010 Salı

Aile içi cinsel istismar: Ensest- Ekmek ve Gül Dergisi Eylül 2010 Sayısı Yazıları

Aile içi cinsel istismar: Ensest

50 yaşında dimdik bir kadındı. Benimle ilk kez göz teması kurmadan konuşuyordu. Gözlüklerinin altından yaşını sildi. Mendilini elinde bir topa çevirdi ve sıktı; “Ben ensest yaşadım, basbayağı ensest. Acım bitmiyor işte...” Söyleyebilecek tek kelimem yoktu, ensestin kadın üzerindeki etkisi buydu: Ömrü boyunca acı çekmek.
***
Ensest kelimesi Latince lekelemek kirletmek anlamına gelen “incestaru” ve kirli anlamına gelen “incestus” kelimelerinden türemiştir. İnsanlık tarihi kadar eski bir tabu olan ve genel anlamda kandaşla cinsel ilişki olarak ifade edilen ensestin çok sayıda ve çeşitlilikte tanımlaması yapılmıştır. Fakat burada bahsettiğimiz ensest, kandaşla cinsel ilişki olarak değil bir şiddet suçu ve çocuğun aile içi cinsel istismarı olarak ele alınmaktadır.
Başak Sopacı'nın yazısı...




Amerikan Sağlık, Eğitim ve Koruma Bölümü’nün 1980’deki tanımına göre ensest, aile içi yaşamında ana-baba figürüne, gücüne ve otoritesine sahip kişilerin çocuğu cinsel anlamda istismar etmesi olarak kabul edilmiştir. Bu tanımlama kan bağı olmasa da üvey anne, baba, kardeş, dayı ve benzerinin uyguladığı cinsel istismarı da kapsamaktadır. Çocuğun duygusal ve sosyal hayatını etkileyecek, temas içermeyen travmaya neden olabilecek cinsel davranışlar da ensest olarak kabul edilmelidir.
Araştırmalara göre enseste maruz kalınan yaş aralığı 5-16 yaştır. Ensest genelde çocuğun sosyalleşmesi ile olayın duyulma riski sebebiyle istismarcı tarafından sonlandırılmaktadır. Ortalama istismar süresinin 8 yıl olduğu saptanmıştır. Tek sefere mahsus olmayan bu sistematik istismarı annenin fark etmediğini düşünmek fazla iyi niyetli bir görüş olurdu. Burada anne “pasif istismarcı” olarak nitelendirilmektedir. Ensestin varlığından haberdar olan annelerin sadece yüzde 3’ünün çocuğunu koruma yoluna gittiği tespit edilmiştir. Bazı durumlarda anne kızını ‘öteki kadın’ olarak algılamaya başlamış ve onu suçlamıştır.
Yine bir araştırmaya göre aile içi cinsel istismarın sadece yüzde 6’sı bildirilmektedir. Çocuğun en çok güvendiği kişi olan baba ve aile bireyleri tarafından istismar edilmesi istismarın bildirilmesini engelleyen bir durumdur.
Ensette maruz bırakılan çocuk o an tanımını yapamadığı bu istismarın yıkıcı etkilerini ömür boyu taşımaktadır. Enseste maruz bırakılan kişinin bedeniyle olan ilişkisi değişmekte, kendi bedenini cezalandırmak istemekte, istismarı içselleştirmekte buna uygun eş ve iş seçmekte, yaşadığı istismarı kendi suçu olarak değerlendirmekte, yetişkinlik döneminde ciddi psikolojik sorunlarla baş etmek zorunda kalmaktadır. Bu, ensestin tanımında da yer alan “kirlilik” duygusundan kaynaklanmaktadır.

Yanlış inanışlar
Yapılan araştırmaların çoğu enseste maruz bırakılan çocuklar üzerinedir. Bu vakte kadar istismarcı ve istismarın sebebi üzerine adli mercilere yansıyan olaylar dışında çok fazla bir çalışma yapılmamıştır. Ensest yaşanan ailelerin daha çok düşük gelirli kır kökenli aileler olduğu ve istismarcının akıl hastası ya da alkolik olduğu gibi çok sayıda yanlış inanış vardır. Türkiye’de mahkemeye yansıyan olayların yüzde 87’sinin olay anında alkollü olmadığı tespit edilmiştir. İstismarcıların büyük çoğunluğunda akıl hastalığı tespit edilmemiştir. Her meslek gurubundan istismarcı olduğu bilinmektedir, ancak yüksek gelir seviyesindeki ailelerin yaşanan ensesti gizlemesinin daha kolay olması sebebiyle mahkemelere düşük gelir seviyesine sahip ailelerde yaşanan istismarlar yansımaktadır. Türkiye’de yine genel bir inanış olarak ensest vb. olguların Doğu bölgelerinde daha çok yaşandığı inancı hakimdir. Oysa İstanbul mahkemelerine yansıyan ensest vakalarında faillerin geldiği bölge olarak ele alındığında ilk sırayı Karadeniz bölgesi almaktadır.
Bu kadar can yakıcı bir biçimde sosyal hayatımızın içinde olan fakat hiç adını anmadığımız ensesti anlamanın ve önlemenin tek yolu sebebini bilmektir. Ensestin kaynağı, içinde bulunduğumuz aile yapısına dayanır. Sınıflı toplumların ortaya çıkmasından bu yana kadının aleyhine erkeğin lehine gelişen özel mülkiyet ve iktidar mekanizması, ailede de babanın aile reisliği ve aile soy ağacının baba üzenden tanımlanması olarak şekillenmiştir. Ailenin reisi olan ve aile üretim süreçlerinin sahibi olan baba aile içinde üretilen çocuğun da sahibidir. Bu sahiplik durumu babanın niyetine bağlı olarak çocuğun psikolojik, ekonomik, cinsel istismarı olarak ortaya çıkabilir. Bu istismarlar arasında cinsel istismar ensestin bir yasak olgu olması sebebiyle diğer istismar türlerinden daha gizli tutulmaktadır.

Türkiye’de hala bir tabu
Günümüzde, dünyada çocuk ve kadın hakları konusunda önemli mücadeleler sonucunda çocuğun aile içi cinsel istismarının engellemek amaçlı olarak kayda değer adımlar atılmıştır. Fakat Türkiye’de henüz bir tabu olan ensest üzerine yeterli yasal düzenlemeler dahi gerçekleşmemiştir. Uzun zamandır görmezden gelinen ensest artık fark edilmeli, hukuksal ve sosyal önlemler alınmalıdır. Üniversiteler bünyesinde dünyada çokça benzeri görülen “istismar kriz merkezleri” ve “kriz hatları” oluşturulmalı, çocuğun yeniden sağlığına kavuşması sağlanmalı, bu merkezler bilirkişi niteliği taşımalı böylece hukuksal süreçte çocuğun adli tıp vb. olgular yüzünden ikincil travma yaşaması engellenmelidir. Ensestin açığa çıkarılması ve istismarcının çocuktan uzaklaştırılması için annelerin sosyal ve ekonomik olarak desteklenebileceği bir mekanizma oluşturulmalıdır.

Kaynaklar
* Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak, araştırma
* Toplumsal Tabu; Bir Ensest Olgusu, Dr. Nihat Ayacan, Dr. F. Nuray Cansunar, Dr. İbrahim Balcıoğlu, 1997
* Aile İçi Cinsel Tecavüz: Ensest, Prof. Dr. Oğuz Polat, Nokta Kitap Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder