7 Eylül 2010 Salı

Sokakta kalmayalım cemaate girelim öyle mi?- Ekmek ve Gül Eylül 2010 Sayısı Yazıları

Sokakta kalmayalım cemaate girelim öyle mi?



Eylül ayı okul heyecanıyla başlar. Hele de ‘zorlu bir yarış’tan çıkıp üniversiteyi kazandıysan ağzın kulaklarındadır. Yeni yerler, yeni yüzler…
İlkokulu, lisesi hemen hepimiz için bir eşiktir. Her biri ileriye atılan büyük bir adımdır. Her bir adımın önemli bir yeri vardır hayatımızda ve her biri kendi içinde başka başka anılar, yaşanmışlıklar, dertler, olgunluklar taşır aslında. Bu adımların hepsi belki de atıldığı zamanın en büyüğüymüş gibi gelir hep. Liseye gitmeden evvel ilkokul küçülmez gözümüzde ya da üniversiteyi kazanmadan nasıl bir heyecan unutturabilir ki liseye başladığımız ilk günü.
Bütün bu tatlı heyecan olsa ya derdimiz…
Dilek Yağlı'nın yazısı...


Gerçekler hiç o kadar masalımsı değil. O ‘zorlu yarış’ fazlaca büyütmüştür bizi. Gençliğimizin en güzel zamanlarını çalan dersane sıraları, testler, soru bankaları... O güzel heyecanı bir tarafa bırakalım üniversiteli olmanın faturası hayli kabarıktır. Zaten bin bir dertle okumuşuzdur. Kız çocuğu olmanın yükü daha ağır gelmiştir o tuğla gibi soru bankalarından. Tam kurtuldum ‘özgür’üm dediğin anda yine engellerle karşılaşırız. Sınav sonucu açıklansa da hala ödediğin dersane taksitinden kayıt masrafına, üniversite harcından kitap parasına bir yığın dert. Bu seferki adım bize pahalıya patlayacak gibi. Ama en önemli sorunu unutmayalım; barın(ama)ma!
Yarıştan çıktık ama ne olacak şimdi, nereye gideceğiz? Devlet yurduna başvurduk ama ya çıkmazsa! Özel yurda verecek paramız yok. Arkadaşlarla eve çıkmamıza da izin vermezler… Daha üniversitenin kapısından girmeden eve geri dönmemiz bir olur. Zaten bir cemaat yurdudur tutturmuşlar... Neymiş efendim “devlet yurtları kız öğrenciler için uygun değilmiş”, “cemaat yurtları/evleri en iyisiymiş”, “cemaat yurtlarına/evlerine emanet ederlerse içleri rahat edermiş”, “kız başına öyle kendi kafamıza göre yapamazmışız”, “giriş çıkış saati de belliymiş”… En geç akşam ezanında evde olacaksın. Yurttaysan belki bir iki saat daha geç. Tam kaçtığımız şey de bu değil mi?
Hadi bu sorun biraz tutucu aile kızıysan karşına çıkar ama bir de devlet yurdu çıkmaz ve özel yurda verecek parası olmayan bir öğrenciysen mecburen kalırsın bu yurtlarda. Boşuna devlet yurtları kötülenmiyor ya, devlet babamız nasıl kalksın bu yükün altından! Hem cemaate ne hesap verir sonra. Böylesi daha bir işine gelmiyor mu zaten? Sen hem yurt açma derdinden kurtul hem de kendi rantını koru. Sadece ekonomik çıkarlar mı gözetilen? Değil elbette bizlerden tamamen bir sürü yaratmak, bizleri pasifize etmek, bunu da dincilikle, toplumsal cinsiyetin ve bağnazlığın şekillendirdiği aile figüründen beslenerek yapmaktır amaçlanan.
Başarabiliyorlar da… Yurtlarda kalan genç kızlara şu bilinci aşılayabiliyorlar: “Dışarıdaki dünya çok tehlikeli, tek başına yapamazsın, sürüden ayrılırsan yaşayamazsın...” Evlerde onların istediği gazeteler, onların önerdiği kitaplar okunuyor. Onların istediği kişilerle onların istediği zaman görüşülüyor. Televizyon ve internet yasak çünkü tehlikeli şeyler. Cemaat kapalı bir topluluk figürü tamam ama cemaatin hükümet tarafından beslendiği bir ülkede bu kapalılık değil resmen asimile etme, bilinçsizleştirme politikasına hizmet eden bir devlet mekanizması.
Devlet yurduna gitsek de aynı politikanın başka bir uygulanışıyla karşılaşıyoruz zaten. Kız öğrencilerin giriş saati karma yurtlarda on birse erkler için böyle bir sınır söz konusu değil. İzin alırken sorgulanırız, çünkü erkek değiliz. Burada da bir ‘emanet’çilik propagandası. Ya da üzerimize kapılar kilitlenir. İş bu ya deprem olup da panikle bir arkadaşımız pencereden atlamasa kimsenin bu durumdan haberi olmaz.
Hadi diyelim izni kopardık ailemizden öğrenci evine çıkacağız, bu sefer başka engeller. “Bekara verilir ama kız öğrencilere verilmez!”, “Hımm kaç kişi kalacaksınız, hepiniz kız mısınız bizim buralarda laf olur vermem!”, “Siz mi tutacaksınız? Evim kiralık değil” vs. vs. Anladığınız gibi iznimiz de paramız da olsa zor işimiz. Ya ev vermezler ya da gece gündüz göz hapsinde yaşarsınız. “Siz dün eve erkek mi aldınız? Komşular görmüş”, “Eve geç girip çıkıyormuşsunuz apartmandakiler rahatsız oluyor”…
Eve çıksan bir dert çıkmasan bir dert… Peki ne yapalım, sokakta mı kalalım?
Yurt yok, burs yok. Ama toplumsal cinsiyete her yerde kesintisiz ulaşım! Yine de yılmak yok! Devlet yurtlarının yetersizliği ve bu yurtlardaki cinsiyetçi ayrıma rağmen, burs imkanlarının yetersizliğine rağmen, ev sahiplerinin “namus” bekçiliğine rağmen, paralı eğitim sistemine ve feodal aile bağlarına rağmen yılmak yok, üniversiteli olmaya devam! Üniversitede kadın olmaya devam! Parasız eğitim için, yeterli ve eşitlikçi devlet yurdu için, fiili eşitlik için, tam hak eşitliği için yılmak yok, mücadeleye devam!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder