24 Kasım 2010 Çarşamba

Alternatif Bir “Aracı” ve Kadın Dayanışması-Ekmek ve Gül Kasım 2010 Sayısı Yazıları

Alternatif bir “aracı” ve kadın dayanışması




Ev eksenli çalışma, işlerin evde yapıldığı ve çoğunlukla kadınların emeğine dayanan, işin aracılarla dağıtıldığı, zaten düşük olan ücretlerin aracılara giden paralarla daha da azaldığı bir esnek çalışma biçimi. Daha çok kadınlar üzerinden şekillenen bu çalışma biçimine karşı kadınlar bir arada durmaya ve örgütlenmeye çalışıyorlar.
Bu ay sayfamızın konuğu Suna da, kızıyla birlikte ayakta durma mücadelesi verirken, geçimini ev eksenli çalışarak sağlayan bir kadın. Suna aynı zamanda firmalara aracılık da yapıyor. Ama aracılıktan para kazanmıyor; yani diğer kadınlar gibi yaptığı işin karşılığı neyse onu alıyor. Böyle olunca, birlikte çalıştığı kadınlarla arasında iş ilişkisinin dışında bir dayanışma ve kenetlenme oluşmuş.


Aslı Tanır ve Songül Ünalmış'ın yazısı...




Bu yaştan sonra!
Suna, kızı henüz üç aylıkken eşinden ayrılmış ve tek başına ayakta kalma savaşına başlamış. Annesinin babasının yanına gitmiş önce. Kızının okul hayatıyla onun da okul hayatı başlamış. Önce dışarıdan ortaokulu bitirmiş, daha sonra çocuk gelişimi bölümünü okumuş. Üniversite sınavında iyi bir puan alsa da kızı olduğu için istediği bölüme gidememiş, ama Halka İlişkiler okumuş. Okurken hem parasal olarak hem de çevrenin tepkileriyle mücadele etmek zorunda kalmış.
“Bu yaştan sonra okuyup ne yapacaksın, saçmalıyorsun, otur oturduğun yerde, çocuğunu büyütsene sen, niye uğraşıyorsun bu işlerle gibi tepkilerle karşılaştım hep. Babam bile karşıydı bana, ama annem hep arkamdaydı. Çocuk gelişimi bölümü çok masraflıydı bir de, kırtasiye malzemeleri seni mahvediyor. Ben buna da çözüm yolları buldum kendimce. Örneğin çöpe atılacak şeyleri alıp malzeme yapıyordum kendime, işe yaramaz görünen her şeyden bir fayda çıkarmaya çalışıyordum. Başka türlü de olmazdı zaten” diye anlatıyor o günleri.

İşe başlarken…
Ev eksenli çalışmaya başlamadan önce çeşitli işlerde çalışmış Suna. Çocuk gelişimi bölümünde çalışmaya başlamış önce, ama sözleşmeli atadıkları ve istedikleri şekilde davrandıkları için devam edememiş. Özel sektörde şansını denemek istemiş, olmamış. Bütün bunlarla uğraşırken bir çocuk büyütmenin zorluklarını şöyle anlatıyor Suna: “Kendi ayaklarım üzerinde durmaya çalışırken kızımla ilgilenemedim, kızımla bağlarım koptu. Baktım ki Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olacağım… Bir gün eve geldim ki, tüpler açık kalmış, evde yangın çıkıyormuş neredeyse. Çaydanlık tencere falan yanmış. O zaman dank etti kafama. Bir daha geldiğimde kızımı da bulamayabilirim, dedim.”
Birçok yere iş başvurusunda bulunmuş Suna, ama hiç biri olmamış. Firmalara el işi yapan bir komşusu çok ısrar etmiş o da bunu yapsın diye, ama Suna istememiş o zaman. Sonradan komşusunun, firmalardan aldığı paranın tamamını diğerlerine vermediğini fark edince çok sinirlenmiş ve bu işe girmeye karar vermiş. Sekiz yıldır bu işte çalışıyor.
Yaptığı işi şöyle anlatıyor: “Firmadan getiriyorlar işi, malzemeleri bırakıyorlar, yapıp onlara teslim etmeni istiyorlar. Bir saatin iki liraya geliyor ortalama. Senin işi yapma hızına göre değişiyor tabii. Zaman ayırman gereken başka işlerin varsa kazancın azalıyor. Hastaysan örneğin, o hafta boşa geçmiş oluyor. Günde 9 saat çalışmayı sabitlersem 900 TL geçiyor elime mesela.”
Nasıl bir yöntemle çalıştıklarından da bahsediyor Suna: “Bana firmadan iş geliyor, ben herkesi arıyorum. Geliyorlar, yapabilecekleri kadar işi alıyorlar. Ne kadar süre içinde yapmaları gerektiğini söylüyorum. İş gelince ben kontrol ediyorum, firmaya teslim ediyorum. Yani işi anlatıyorum, dağıtıyorum, topluyorum, kontrol edip geri firmaya gönderiyorum. İş geri dönerse bana hem gün kaybı oluyor, hem de işi ben tamir etmek zorunda kalıyorum. Hatalı yapılan işi kimse sahiplenmiyor zaten, sorumlu ben olduğum için gece gündüz hiç uyumadan çalışıp düzeltiyorum işleri. Bazen kızıyorum, ama yine devam ediyoruz birlikte çalışmaya. Tabii şöyle de bir şey var, bazen de ben hatalı yapıyorum, ben desem ki bu işi ben yaptım ama düzeltemiyorum, sağlık problemlerim var, inanın hepsi toplayıp yapar geri getirir bana.”

Kendime söz verdim  
Normalde firmaların bu işi aracılarla yaptığını ve aracıların firmadan aldıkları paranın bir kısmını kendilerine alıp, işi yapanlara daha azını verdiklerini hatırlatarak, neden kendisinin bunu yapmadığını soruyoruz: “Evet firma iş başına 5 lira veriyorsa, işi yapan kişiler 3 lira alıyor örneğin. Ankara’da çok yerde böyle yapılıyor bu iş. Sincan’da bizim bir liraya yaptığımız işi oradakiler 250 kuruşa yapıyor mesela. Bir kadının bir kadını daha iyi anlaması ve destek olması gerekiyor diye düşünüyorum ben. Tabii araya komisyon almak için girmek isteyenler çok oluyor, buradan para kazanmak isteyenler oluyor. Ama bununla mücadele ediyoruz. Açıkçası benim çok maddi krizim yok, evim kira değil, babamdan destek alabiliyorum. Ama benim tek amacım para kazanmak değil. Ben komşumdan bu işi alırken, onun yaptığını yapmayacağım dedim. Kendi kendime söz verdim.”

Eşlerinden gizli çalışanlar var
Birlikte çalıştığı kadınların karşılaştıkları sorunlardan da bahsediyor Suna. “Bazen kadınların eşleri geliyor kapıma dayanıyor. Birinde kadınlardan birinin eşi geldi mesela kapıya, eşinin parasını istedi. Kadının haberi bile yok bundan. Ben vermedim parayı, ama riskli bir durum tabii, daha kötüye de gidebilirdi. Bazen de eşler çok ilgilendin bu işle benimle az ilgileniyorsun diye sinirlenebiliyor. Genellikle eşleri caydırmaya çalışıyor kadınları, bu paraya bu iş yapılır mı diye… Para kazanmasını engellemek istiyorlar bazen. Ama kadınlar yine de mücadelelerini sürdürmek istiyor. Eşinin istememesi, onaylamaması nedeniyle isteyip de çalışamayanlar da var örneğin ya da gizli gizli yapanlar, eşi çalıştığını bilmeyenler de var. Biz de o zaman ona göre davranıyoruz, saklıyoruz.”
Sigortaları olmadan çalışmanın bu işin en büyük sorunlarından biri olduğunu dile getiriyor Suna. Aynı işi yapan başka kadınların örgütlenme çabalarından da haberdar: “İstanbul’da da varmış böyle bir grup, onu izledim geçenlerde. Oradaki kenetlenme daha büyükmüş. Belli bir fiyat koyuyorlarmış ortaya, onun dışında fiyat kabul etmiyorlarmış. Tabii onlar da çok zaman uğraşmışlar, sonra böyle olmuş.”
“Bu şekilde kendi ayaklarım üzerinde durabileceğime inanmazdım” diyen Suna, kadınların kendi ayakları üzerinde durmasını çok önemsiyor ve bunun için kadınların mücadelesinin ve dayanışmasının gerekliliğine inanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder