24 Kasım 2010 Çarşamba

Daha Çok İşimiz Var… Mücadeleye Devam- Ekmek ve Gül Kasım 2010 Sayısı Yazıları

Daha çok işimiz var… Mücadeleye devam


Önceki sayımızda şiddet ortamından ve şiddet uygulayandan uzaklaşmak istediğimizde atabileceğimiz ilk adımlar ve sorumlu kurumlar üzerinde durmuştuk. Güvenli bir yer sağladıktan ve yeni bir yaşam kurmaya karar verdikten sonra karşılaşılabilecek zorluklar ve bunların çözümünde sorumluluğu olan kurum ve mekanizmaları bu sayıya bırakmıştık.
İster evimizi, düzenimizi, yaşadığımız yeri terk ederek yeni bir yaşam kurmaya girişelim (Ki çok sayıda kadın bunu yapmak zorunda kalıyor), ister düzenimizi değiştirmeden şiddetten uzaklaşmaya çalışalım, birçok sorunu aşmak zorundayız ve bu süre içinde çeşitli önleyici ve koruyucu hizmetlere ve tedbirlere ihtiyaç duyarız. Bu hizmetlerin ne kadar önemli ve hayati olduğunu, Nejla Yıldız’ın öldürülüşüyle de bir kez daha ve en acımasız hali ile görmüş olduk.


Gizlilik ve güvenlik 
Şiddet uygulayan kişi ya da kişilerden uzaklaşmak ve şiddetten uzak yeni bir yaşama adım atmak çoğu zaman birçok riski de beraberinde getiriyor. Evden ayrılmanın özellikle eş ve ailesi ya da kadının ailesi için kabul edilmezliği, kadının cezalandırılması gerektiği mantığı gibi birçok etken gözetildiğinde, güvenliğin sağlanması ve gizliliğin korunması en temel özelliklerden biri oluyor.
Elbette bunun ilk adımlardan biri sığınmaevlerinin adres gizliliğinin sağlanması. Başta bu kurumları yönetenlerin ve buralarda çalışanların gizliliğin önem ve gereğini anlaması ve buna uygun hareket etmesi gerekiyor. Bu, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde her kademede sorumluluğu olanlar için de geçerli.

Aylin Okutan'ın yazısı...



Sığınmaevinde kalan ya da sığınmaevinde kalmayı tercih etmemiş ama destek almak için çeşitli kurumlara başvurmuş kadınlara ait bilgilerin gizliliği de adres gizliliği kadar önemli. Tahmin edilebileceği üzere, başta eş ve eşin ailesi olmak üzere herkes kadının peşine düşerek ve her kuruma başvurarak bilgi almaya ve kadına ulaşmaya çalışır. Ve ulaşma çabasının altında kadına zarar verme niyeti olma ihtimali her zaman vardır. Bu nedenle kadınlara ait bilgilerin üçüncü kişilere verilmemesi son derece önemli. Zarar verme ihtimali olmasa bile, kendisini arayanlara ulaşmak ancak kadınların kendilerinin karar vereceği ve isteyeceği bir meseledir. Bunun sağlanması zorunludur.
Gizlilik ve güvenliğin sağlanmasında en çok sığınmaevi ya da danışma merkezlerinin sorumlu olduğu düşünülür. Bu doğru, ancak eksik. Özellikle mahallelerde bulunan karakollar, muhtarlıklar, burada kilit noktada öneme sahip. Kadınlar çoğunlukla oturdukları mahalledeki karakola başvurmak istemezler, başka yerlere gitmeyi tercih ederler. Özellikle daha küçük mahallelerde, karakol ve aile üyelerinin birbirini tanıdığı durumlarda, “aileyi kurtarmak” ya da eşe “yardım etmek” adına, başvuran kadınların bilgileri eşe verilebiliyor ya da kadın eve dönmeye ikna edilmeye çalışılabiliyor. Bu nedenle gizlilik ve güvenlik konusu, kurumlarda çalışanların ne kadar duyarlı olup olmadıklarına bırakılmadan devlet tarafından güvence altına alınmak zorunda.
Gizliliğin gerçekten sağlanabilmesi için görevli kurumlar tahmin edilenden fazladır aslında. Milli Eğitim Bakanlığı da bu kurumlardan biri. Çocuklara ait bilgiler üzerinden kadınlara ulaşılmaya çalışılması, çok bilindik ve ne yazık ki işe yarayan bir yöntem. Okul değişikliği durumunda hem eski okul hem yeni okulda çocukla ve dolayısıyla kadınla ilgili bilgilerin gizli tutulması çok önemli. Ayrıca bu gibi durumlarda İnternet ve e-okul sisteminden bilgilere ulaşılmasının önlenmesi de gerekli. Bunun için henüz ülke genelinde oturmuş bir sistem yok. Sadece İstanbul ve Ankara gibi birkaç ilde Milli Eğitim Müdürlükleri üzerinden e-okul sistemiyle öğrencilerin bilgilerinin gizlenmesi sağlanıyor, ancak çoğu il için bu henüz mümkün değil. Hem okul görevlilerinin bilgi vermesinin hem de İnternet üzerinden erişimin engellendiği bir sistem acilen oluşturulmalı.
Sosyal Güvenlik Kurumunda da benzer bir sistem gerekli. Sigorta bilgileri üzerinden iş yeri bilgilerine ulaşılması, hem kadınların sigortalı işe girmesine engel olabiliyor, hem de girdiği durumda güvenliğinden de işinden de olmasına neden olabiliyor. (Genellikle eş iş yerine gidip kadına zarar verdiğinden ya da olay çıkarttığında, işten çıkartılan, dolayısıyla bir kez daha cezalandırılan kadınlar oluyor.) SGK kayıt sisteminde de kadının başvurusu doğrultusunda bilgilerin saklanacağı bir mekanizma oluşturulmalı.

İstihdam kotası
İstihdam genel olarak nüfusun büyük çoğunluğu için önemli bir sorunken, sığınmaevinde kalan kadınlar için daha büyük bir sorun. Çünkü sığınmaevine gelmeden önce ya hiç çalışmamış, çalışmasına izin verilmemiş ya da evlendikten sonra işten ayrılmak zorunda kalmış, iş bulmayı kolaylaştıracak eğitim ve vasıflara ulaşması engellenmiş oluyor. Bu nedenle buldukları işler genellikle düşük ücretli ve güvencesiz, istismara açık işler. Kadınlar çok büyük enerjilerini iş arayarak geçirmekte, bu arada birçok hak ihlaline ve kötü muameleye/tacize maruz kalmaktadır.
Yani, yeni bir yaşam kurabilmenin en önemli basamağı kadınlar için çok büyük zorluklarla dolu. Bu elbette uzun vadeli ve devletin genel ekonomi politikalarıyla ilişkili. Ancak, kadınlar için özel destekleyici önlemler alınması mümkün ve zorunlu. İŞKUR ve diğer devlet kurumları bu açıdan sorumlu ilk kurumlar. İŞKUR iş güvenceli meslek kursları sağlayabilir ve şiddete maruz kalan kadınlara bunun için kota ayırabilir; devlet kurumlarında işe alımlarda şiddete maruz kalmış kadınlar için belli bir kota ayrılabilir ve bunun uygulanması denetlenebilir.

Ücretsiz sağlık hizmeti
Sağlığın tamamen paralı hale geldiği, sağlık güvencesinin olmadığı, yeşil kart çıkartmanın zor ve uzun olduğu, yeşil kart olsa dahi tüm sağlık giderlerini karşılamadığı gözetildiğinde, sağlık sorunlarının çözümündeki sıkıntıları tahmin etmek zor değil. Üstelik şiddetin beden ve ruh sağlığını paramparça ettiğini hesaba kattığımızda, ihtiyaç da aşikar.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) konukevlerinde kalan kadınlar sağlık hizmetinden ücretsiz yararlanabiliyor, ama onun dışında ciddi sorunlar var. Kadınlar hastanelerin sosyal hizmet servisinden yararlanmaya, durumlarını herkese anlatmaya, gönüllü kişi ve kurumlar aramaya, maddi destek bulmaya çalışıyor ki bu sürecin kendisi çok zor ve her zaman sonuç vermiyor. Sağlığın herkesin ücretsiz yararlandığı bir hak olması asıl hedef olsa da, yine şiddete maruz kalan kadınlar için destekleyici önlemler oluşturmak konusunda Sağlık Bakanlığı’na görev düşüyor.

25 Kasım yaklaşırken... 
SHÇEK’e bağlı kurumlar, adli kurumlar, Sağlık Bakanlığı; yerel yönetimler, kolluk kuvvetleri, kaymakamlıklar, İŞKUR, Nüfus Müdürlükleri, TOKİ (Sığınmaevinden kadınların belli süre ücretsiz kalması için ev tahsis etme), SGK, valilikler, çocuk koruma merkezleri…
Çok sayıda kurumun doğrudan ve çok önemli görevleri var şiddetin önlenmesi ve şiddete maruz kalanın korunmasında. Durum eskiye göre küçümsenemez olsa da, kadınlar mevcut hizmet mekanizmaları arasında mekik dokuyor, var olan hizmete ulaşmak için bile çok çaba sarf ediyor, her gittiği yerde yaşadıklarını yeniden anlatmak zorunda kalıyor. Kimi zaman geri çevriliyor, çok diretmezse geri çevriliyor…
Oysa, her bir kurumun gerektiği gibi işlemesi ve tüm kurumların işbirliği halinde ve daha kolay ulaşılabilir bir mekanizmayla çalışır duruma gelmesi gerekiyor. Tüm bunlar, bizzat Başbakan tarafından imzalanan 2006/17 sayılı genelgede devlet görevi olarak da tanımlanmış durumda. Ancak, aradan geçen dört yılda devletin çok fazla yol katettiğini söylemek mümkün değil. 25 Kasımda yükselteceğimiz taleplerden biri de, devleti kendi görevini daha ciddi yapmaya, başta altına imza attığı sorumlukları yerine getirmeye ve bunları ilerletmeye çağırmak olacak.

DEVLETE GÖREVLERİNİ HATIRLATALIM
Bir çocuğu olan ve bir şekilde sığınmaevinde kalmaya başlamış bir kadının ayakta kalma mücadelesinde yapması gerekenleri düşünelim. Yaşamını kurmak için çok zaman da yok. Önce kendine gelmek için biraz zamana ihtiyacı var.
Kaldığı süre boyunca ihtiyaçlarını karşılamak için Kaymakamlığa ve Valiliğe gidip maddi destek için başvuracak. İş bulabilmek için kursa yazılmaya çalışacak, sıra ve cevap bekleyecek. Dava açmaya karar verirse, önce danışmanlık hizmeti için baro danışma merkezine gidecek, ücretsiz avukat için Adli Yardım Bürosuna gidecek, avukat atanmasını bekleyecek. Çeşitli haklardan yararlanabilmek için Aile Mahkemesine başvuracak (Korunma kararı için); korunma tedbirlerinden yararlanacak. Çocuğunun okulunu değiştirmek için yeni bir okulla görüşecek, oradakileri ikna etmeye; bilgilerini eşe vermesinler diye eski okul yönetimiyle görüşecek, onları ikna etmeye çalışacak. Yeni okulunun bilgileri bulunmasın diye İnternet üzerinden gizlilik sağlanması için Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşecek, ikna etmeye çalışacak. Hem kendisi hem de çocuklar için psikolojik destek alabilmek için çeşitli sağlık kurumlarına başvuracak. Eğer eşi verilen tedbir kararlarına uymazsa kolluk kuvvetlerine şikayette bulunacak. Bu arada iş bulabilirse işe gidip gelecek; sigortalı bir işi istese de tercih edemeyecek. Sığınmaevinden ayrılmak için hazırlık yapması gerekecek, ev arayacak, ev eşyası için çeşitli kurum ve derneklere başvuracak. Eve çıkınca çocukları bırakabileceği ücretsiz kreşler arayacak…
Daha uzayıp gidecek bir liste. Okurken yoruldunuz değil mi? Gerçekten de yorucu ve zor. Ama niyetimiz umutsuzluk ve güçsüzlük yaratmak değil. Omzumuzdaki görevleri hatırlamak ve tüm bu mekanizmayı daha kolay, ulaşılabilir ve işler hale getirmesi gereken devletin görevlerini hatırlamak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder