21 Kasım 2010 Pazar

Keşke bu kadar tanıdık olmasaydı- Ekmek ve Gül Kasım 2010 Sayısı Yazıları

Keşke bu kadar tanıdık olmasaydı

Küçükken evde canım sıkıldığında, pencereden dışarı bakar, gözümün alabildiği en son noktaya kadar karşımda gördüğüm evleri, yanan ışıklarını tarardım. “Kim bilir şu an o evlerde ne yaşanıyor” diye bakar dururdum. O evlere baktığım zamanlarda, sanki onların sıkıntılarına ortak oluyormuşum gibi gelirdi. “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisi, bana o pencere meselesini yeniden anımsattı. Dizi tanıdık. Eminim ‘Ben bu sahneyi bir yerlerden hatırlıyorum’ diyen çok kişi vardır. Kendi yaşantısından bir şey buluyor insanlar bu dizide. İzleyenler, kendini bazen Osman’ın, bazen Berrin’in, bazen Mete’nin yerine koyuyor. Bazen de Cemile’nin…
Aile içi şiddet evrensel bir sorun. Dünya Sağlık Örgütünün 2002 yılı raporlarına göre, dünyada üç kadından biri yaşamlarının bir döneminde dayak yiyor. Türkiye’de ise Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun raporlarına göre kadınların yüzde 34’ü, çocukların ise yüzde 46’sı fiziksel şiddete uğruyor.
Yukarıdaki rakamlar bu diziyi bu denli hissetmemizin nedenini açıklıyor olsa gerek. İnsanlar izledikçe ağlıyor. Kızgınlıklarını dile getiriyor. Kimi Cemile’ye kızıyor, kimi Ali’ye ve belki hemen herkes Carolin’e.
Çağrı Sarı'nın yazısı...


Suçlu kim?
Aldığımız kültür, ‘sarışın’ Carolin’e kızmamızı söylüyor. Halbuki, vicdansızlıkla suçlanabilir ama tüm öfkemizi yönelttiğimiz kişi Carolin mi olmalı? Kadın, aşık olmuş. Üstelik adam Carolin’i sevdiğini söylüyor, karısından boşanmak istiyor. Böyle bir durumda Carolin’den daha çok Ali’ye kızmak gerekmez mi? Ama Ali’nin başka kadına aşık olması yüzünden değil. Şiddetin en vahşi hallerini, bütün aileye uyguladığı için. Kameranın Ali’ye odaklandığı, Ali’nin gözlerinin dolduğu sahnelere, fonda verdikleri acımtırak melodiye aldanmamak gerek. Böyle kareler yayınlandıkça “Ya adam gül gibi karın var, gel pişman ol, karına geri dön” yorumları yapılıyor. Dönse bile o şiddetin izleri nasıl silinir?
Ali karakterini oynayan Erkan Petekkaya’nın geçtiğimiz günlerde bir röportajı yayınlandı. ‘Ali’ sorulmuş kendisine. Petekkaya şöyle diyor: “Eski babalar öyle idi. Artık yeni babalar öyle değil. Babanın yanında erkeksen bacak bacak üzerine at. Öyle şeyler yoktu. Yaşam tarzları ve dünyaya bakış değişti. O dönemde dizide benim çocuklarımın bana yaptığı gibi bir saygısızlığı yapmak mümkün değil. Belki de, Ali o yüzden o kadar sert davranıyor. Kendine yediremiyor. Babana lan diyeceksin, yumruk atacaksın, bıçak çekeceksin. Adamı gebertirler.”
Doğru, adamı gebertirler… Ancak şimdi de farklı değil ki. Gazetelerin 3. sayfaları şiddet haberleriyle dolu. Sadece geçtiğimiz ay kayıtlara geçen 23 kadın cinayeti var. Yine ekimde 9’u çocuk 17 kişi tacize, 7’si çocuk 15 kişi tecavüze maruz kaldı.

Senaristlere duyurulur
Yeniden diziye dönelim. Dizinin Cemile’si ile ne yapacağını bilemeyen bir karakter yaratmışlar. Cezaevinde dayak yiyen ama sessiz kalan, kocası canına okuyan ama sesini çıkartmayan, bir gururun peşine takılmış ancak çocuklarının çaresizliğini görmeyen bir kadın. Geçtiğimiz günlerde RTÜK’ün “Kadınlar ne izler” konulu bir araştırmasının sonuçları açıklandı. Araştırmada kadınların izdivaç gibi programları tercih etmediği, en çok dizi izlediği ortaya çıktı. Bu dizi de oldukça izleniyor. Şimdi ekran başında kadın ya da erkek izleyici fark etmez, vicdan sahibi olması yeterli, şöyle bir senaryo istemez mi? Cemile bu davadan başarılı çıksın. Cemile istediğini bilen, kendi ayakları üzerinde duran, çocuklarını da alıp hayata karşı mücadele eden bir kadın olsun…
Bizde bir şey tutunca sonuna kadar sündürülür. Şimdi dizideki dram tuttu diye dramın dibine vuruyorlar. Umuyorum Öyle Bir Geçer Zaman Ki de önümüzdeki süreçte, Yaprak Dökümü sarmalına girmez. Henüz yeni olan dizide izlemeye değer şeyler var çünkü. 1960’lı yıllarda Berrin ile devrimci mücadeleye, Aylin ile başka bir yaşam biçimine, Mete ile de mahallenin bıçkın delikanlılığına yolculuk yapacakmışız gibi duruyor.
Forum sitelerinden birinde dizi ile ilgili yapılan yorumlardan biri ile bitirmek istiyorum.

‘Dur’ demezsen film bitmez
Klasik Türk filmi ama… Aldatılmış, terk edilmiş, başkasına tercih edilmiş, ama erkeğinden vazgeçmeyen kadın, anne tipi… Anasına kardeşlerine sahip çıkmaya çalışan, ne yapacağını bilemeyen canı çok fena yanan, ama elinden bir türlü bir şey gelemeyen çaresiz ufaklık tipleri. Önceleri, işte bu tipler, o eski Türk filmlerinde olur zannederken, bizzat sen, aileni o filmlerden birini yaşarken bulabilirsin. O tiplerden herhangi biri olabilirsin, sorun şu ki senin dahil olduğun film bitmez. Sen ‘dur’ demedikçe… O yüzden biz bu diziye daha çok ağlarız. Mete’de birini, Ali’de başka birini görürüz. Ali Carolin’i eve getirince, Mete gecenin bir körü, deli gibi koşarken şaşırmazsınız. Ama ağlarsınız… Daha çook ağlarsınız...
Son olarak, yeniden hatırlatmakta fayda var. Bu yazıyı okuyan birileri, aile içinde şiddete maruz kalıyor ve ne yapacağını bilmiyor olabilir. Aile içi şiddetle mücadele hattı 183. En azından ne yapabileceğinize dair bir fikriniz olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder