24 Kasım 2010 Çarşamba

Utanç Davasından Çıkan Karar Utandırdı - Ekmek ve Gül Kasım 2010 Sayısı Yazıları

Utanç davasından çıkan karar utandırdı 

AKP ve CHP. Biri güya muhafazakar, diğeri güya çağdaş! İşte N.Ç davası bize, birbirinden çok farklı gibi duran bu iki partinin konu kadına yönelik şiddet, Kürt sorunun çözümsüzlüğü ya da işçi ve emekçilerin sömürülmesi olduğunda, aldıkları tutumlarla nasıl aynılaştıklarını bir kez daha kanıtlıyor. Bu iki yorum, toplam bir devlet refleksini gösteriyor. Ve bu refleks sürdürüldüğü içindir ki, küçük kız çocuklarına/kadınlara yönelik cinsel şiddet suçlarına her gün bir yenisi ekleniyor.


N.Ç… Bu iki harf 8 yıldır kadına yönelik şiddetin, tecavüzün, savaşın, yargı sisteminin ve tüm bunların arasında kadın olmanın, mücadele etmenin, ayakta kalmanın en travmalı simgelerinden biri oldu. Bu iki harf , 8 yıldır “Çocuklar geleceğimizdir” yalanını da, namus kavramını da, adalet terazisinin kimler için işlediğini de canı(mız) yakıla yakıla gösterdi. N.Ç.’nin Avukatlarından Reyhan Yalçındağ’ın da altını çizdiği gibi, “13 yaşında bir çocuk gösteriye katıldığı için ilk celsede ceza alırken, N.Ç 8 yıl boyunca adliye binalarında adalet aradı.
İşte bu uzun, her aşaması küçük kızı daha da hırpalayan utanç davası, 28 Eylülde sonuçlandı. Mahkeme, N.Ç.’nin de istismarda rızası bulunduğuna dair hükmü işlettiğinden, tutuksuz yargılanan 33 sanıktan 28’i 1-9 yıl arasında hapis cezasına çarptırıldı. Karar öylesine çelişkiler barındırıyor ki. Misal, 12 yaşında olsa da, din dersi alıp almaması çocuğa “Çocuk olduğu için” sorulmaz, dolayısıyla “Çocuk olduğu” için rıza aranmazken; tecavüze uğrayan aynı yaştaki bir kız çocuğunun tavrında “rıza” aranabiliyor ve daha da kötüsü “Rıza gösterdiği” yargısına varılabiliyor.

Serpil İlgün'ün yazısı...



Sizin kızınız olsaydı
Olayı hatırlayalım. Yoksul bir Kürt ailesinin 7 çocuğundan biri olan N.Ç., 2002 temmuzunda henüz 12 yaşındayken Mardin Emniyet Müdürlüğüne gitmiş, polise 7 ay boyunca aralarında köy korucuları, polis, asker, muhtar, okul müdürleri, kamu görevlileri ve esnafın da olduğu onlarca kişinin tecavüzüne maruz kaldığını anlatmıştı. 23’ü tutuklu 31 sanığın “Küçük yaşta kıza tecavüz” suçuyla yargılanmasına ancak ocak 2003’te başlanmış; daha ikinci duruşmadan itibaren sanıklar için tahliye kararları verilmiş, dördüncü duruşmada ise o çok saygın şehir eşrafı ve kamu görevlilerden tutuklu kimse kalmamıştı. (Tahliye olan sanıkların kamudaki görevlerine iade edilerek, saygın işlerine ve çevrelerine geri döndüğünü de belirtmekte fayda var.)
Bir küçük kız çocuğuna aylarca yapılan tecavüz ve bunun karşısındaki devlet refleksi, yalnız kadınları değil, kendisine insanım diyen herkesi isyan ettirmişti. Ancak hiç kimsenin isyanı N.Ç’ninki kadar derin olamazdı şüphesiz. N.Ç tecavüzcülerin daha dördüncü duruşmada serbest bırakılması karşısında duyduğu öfkeyi Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e “Tecavüze uğrayan sizin kızınız olsaydı ne yapardınız” diye soran bir mektup yazarak dile getirmiş; mektubu, hakkında “Adaletin manevi kişiliğini tahkir ve tezyif ettiği” gerekçesiyle soruşturma açılarak yanıtlanmıştı.

Ufak bir adi suç için...
Dava süresince avukatlar tehdit edildi; polisten ve askerden N.Ç’ye sus baskıları yapıldı; gazeteler, küçük bir kız çocuğunun tecavüz edilmesini bile reyting malzemesi yapmaktan çekinmedi. Gizli olması gereken mahkeme tutanakları yayınlanarak, N.Ç’ye yapılan tecavüzler ayrıntılandırıldı. Bütün bunlar yaşanırken, örneğin AKP Mardin Milletvekili Mehmet Beşir, 12 yaşındaki bir çocuğun defalarca tecavüze uğramasını “Ufak bir adi suç” olarak niteledi ve “Bu tip ufak adi suçlar için Mardin’i karalamak doğru değildir” diyebildi. Mardin’in CHP’li vekili de insanın kanını donduran yorumlar sarf etmede AKP milletvekilinden geri kalmadı. CHP’li vekile göre de dava, UNESCO tarafından ‘Dünya Şehri’ adayları arasında gösterilen Mardin’i gözden düşürme amacıyla kullanılan bir lobi faaliyetiydi. Fazla abartılmaması gerekiyordu.
AKP ve CHP. Biri güya muhafazakar, diğeri güya çağdaş! İşte N.Ç davası bize, birbirinden çok farklı gibi duran bu iki partinin konu kadına yönelik şiddet, Kürt sorunun çözümsüzlüğü ya da işçi ve emekçilerin sömürülmesi olduğunda, aldıkları tutumlarla nasıl aynılaştıklarını bir kez daha kanıtlıyor. Bu iki yorum, toplam bir devlet refleksini gösteriyor. Ve bu refleks sürdürüldüğü içindir ki, küçük kız çocuklarına/kadınlara yönelik cinsel şiddet suçlarına her gün bir yenisi ekleniyor.

Bütün suç Kürtlerin!
Öte yandan, kız çocuklarına/kadınlara yönelik cinsel şiddet suçlarının bölgede artış gösterdiği tezinin bir karşılığı olabilir. Ancak, namus/töre cinayetlerini de Kürtlere mal edenler, kadına yönelik şiddeti “Kürtlerin ilkel ve cahil bir halk olduğu” gibi son derece ırkçı/faşist ve sığ argümanlarla açıklayarak, sorumluluğu üzerlerinden atamazlar. Çünkü kadına yönelik (Cinsel şiddeti de kapsayan) her türden şiddettin biricik nedeni savaştır. “Savaş en çok kadınları ve çocukları etkiler” cümlesi klişe değil, yalın bir gerçektir. Öncekiler de, N.Ç davası da, hemen sonrasında ortaya çıkan tüm “Utanç davaları”nda da failler arasında polisler, askerler, korucuların olması, Kürt’ü her yandan kuşatıp, kolunu kanadını kırma, hiçleştirme operasyonunun parçasıdır. Söz konusu davalarda bir tane bile kolluk görevlisinin cezalandırılmaması bunun kanıtıdır. Akılda tutulması gereken bir diğer nokta da, savaşın etkisinin sadece savaşın sürdüğü bölgeyle sınırlı kalmadığıdır. Savaşa karşı çıkmanın en temel ve yakıcı gerekçelerinden biri de budur.
Ancak, bölgede ya da bölge dışında, kadına yönelik şiddeti ele alış tarzıyla, çıkardığı yasalarla sürdürülebilir kılan, teşvik eden devlettir. Bunu gazetelerin, televizyonların, cemaatlerin ve tüm gerici unsurların desteği ile tüm topluma yayar. İster Mardin’de olsun ister İzmir’de, kadına yönelik şiddet davalarında verilen mahkeme kararları bunun ispatlarıyla doludur.
Özetle, nerede yaşanırsa yaşansın, kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadele, başka N.Ç’lerin olmaması için elzemdir. Ruhlarımız, bedenlerimiz parça parça edilerek iki harfe sıkıştırılmamak için; tecavüze uğramak kadınların suçuymuş gibi gösterilmemesi için, toplumdan soyutlanması gerekenin tecavüze uğrayan kadınlar değil tecavüz edenler olduğunu yerleştirmek için kadın mücadelesi gereklidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder