21 Kasım 2010 Pazar

Bir ömür böyle geçti...-Kayseri'den mektubumuz var...



Bir ömür böyle geçti...

Ben ailemin “küçük ve beceriksiz” kızı olarak liseyi bitirdikten sonra hemen evlendim. Ailemden biraz olsun uzaklaşacağımı düşünerek, bana ilk güvenen insanla, ailemin rızası olmadığı halde, “kaçarak” evlendim. Fakat kısa bir süre sonra, biraz olsun uzaklaşacağımı düşündüğüm ailemi aratacak şekilde, hem eşimden hem de ailesinden baskı görmeye başladım. Tüm dünyam bir anda tersine dönmeye, tüm umutlarım yerini umutsuzluğa bırakmaya başladı. Eşim ailesine ve akrabalarına o kadar düşkündü ki, hayatını paylaşmaya karar verdiği kişi olarak ben onun gözünde hiçbir şey ifade etmemeye başlamıştım.

Bir Ekmek ve Gül okuyucusu anlatıyor..



Eşimin ailesi de eşimin onlara düşkünlüğünü bildikleri için bana her türlü baskıyı uygulamaya başladılar. Beni sevdiğini düşündüğüm eşimin düşüncelerini değiştirmek için ellerinden gelini yaptılar. Benim çirkin olduğum, ailede başka kızlar varken neden eşimin benimle evlendiği üzerinden tartışmalar yürüdü, eşim ise bu tartışmaların önünü kesecek ne bir tavır aldı ne de kayıtsız kaldı. Eşime ailesinin tutumunun yanlışlığını anlatmaya çalıştığımda ise eşimden, benim pisikolojik sorunlarım olduğuna, ailesinin çok iyi insanlar olduğuna dair sözler duyuyordum. Duygu ve düşüncelerimi ona anlatmaya çalıştığımda ise “keşke seninle evlenmeseydim, ben seni ilk günden geri götürüp bırakmalıydım” gibi sözler duyuyordum. Bunun yanında dayak yemeye de başlamıştım. Mesut mutlu bir yuva kuracağımı düşünerek geldiğim yeni evim, benim yeni baskı alanım haline gelmişti. Gencecik, yaşama dair içinde bir sürü heyecan taşıyan bir kadın alarak ruh halim birden allak bullak oldu. Kendimi o kadar çaresiz hissediyordum ki hiçbir adım atamıyordum. Kaçarak evlendiğim için, sorunlarımı ailemle de paylaşamıyordum. Resmen tam bir kapana sıkışmıştım.
Bir gün iyi, üç gün kötü bir şekilde devam eden evliliğimde, 3 yıl sonra bir çocuğum oldu. Bu dönemde loğusa hastalığı denilen bir hastalığa yakalandım. Altı ay psikolojik tedavi gördüm. Bunun evliliğim boyunca yaşadıklarımın bir yansıması olduğunun farkındaydım. Bu dönemde eşim, birazcık da olsa, hatalarının farkına vardı ve kendisini sorumlu hissetti, bana karşı daha esnek davranmaya başladı. Fakat uyguladığı şiddetin, dozu değişse de kendisi devam etti. Eve ekmek parasından başka para bırakmazdı. Kendim için bir şeyler yapmaya karar verdiğim dönemlerde ise hep eşimin engelleri ile karşılaşıyordum. “Başkalarına özenme, senin çocuğun var, ne kadar sorumsuzsun” sözlerini o kadar çok duyuyordum ki, kendim için bir şeyler yapma gücünü kendimde bulamıyordum. Aradan 6 yıl geçtikten sonra bir çocuğum daha oldu. Çocuğumun rahatsız olması benim tekrar sıkıntılı bir süreç yaşamama sebep oldu. Yaşama dair yapmak istediğim okadar çok şey vardı ki, ama ben bir  türlü yapamıyordum. Kendi için tüm konforu sağlayan kocam, benim ve çocuklarımın isteklerini karşılarken, bin türlü laf söyler ve bizi sürekli azarlar.
Maalesef yaşadıklarım sadece beni etkilemekle kalmıyor, sürekli kavga ettiğimize şahit olan çocuklarım da bu durumdan çok olumsuz etkileniyorlar. Benim bir gün kendilerini bırakıp gideceğimden korkuyorlar ve nedenini bilmediğim bir biçimde kendilerini suçluyorlar. Belki de istemesem de ben onlara öyle hissettiriyorum. 
Sizinle paylaştıklarım, aslında yaşadıklarımın çeyreği bile değil. Şunu da biliyorum ki, benden daha ağırlarını yaşayanlar da var. Ama yaşadıklarıma dönüp baktığımda, “bir ömrü nasıl böyle geçirdim” sorusunu kendime soruyorum. Fakat insanın başka bir şansının olmaması böyle bir şey sanırım. Tüm kötü muamele, hakaret, dayağa rağmen sana reva görüleni yaşamak zorunda kalmak. Kendini sadece çaresiz hissetmek… bazen elinden sadece ağlamak gelir, her şeyi tek kalemde silme cesaretini asla kendinde bulamazsın. Ama şu an kendimi daha güçlü hissediyorum. Hiç tanımadığım kadınlarla bunları paylaşıyor olmak beni cesaretlendiriyor. Yaşadıklarımızın üstesinden gelebilmek ve asla bir daha yaşamamak için biz kadınlar el ele vermeli ve daha güçlü olmalıyız.

Bir Ekmek ve Gül okuyucusu / KAYSERİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder