24 Kasım 2010 Çarşamba

Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri Neden Gerekli?-Ekmek ve Gül Kasım 2010 Sayısı Yazıları

Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri Neden Gerekli?

Jodie Foster’in başrolde olduğu 1988 yapımı Sanık filmini izleyenler bilir. Bir barda vahşi bir tecavüze maruz bırakılmış kadın karakter ilk olarak hastaneye ulaşır. Orada onu kadın bir doktor muayene eder, delilleri toplar. Çok kısa sürede “tecavüz merkezi”nden bir kadın gelir. Bununla da kalmaz savcı hastaneye gelir, delil toplar, hemen o gece tecavüzcüleri tespit eder…
Tecavüz sadece Amerikan filmlerinde ya da dizilerde değil. Her beş kadından birinin hayatında bir kez tecavüze maruz bırakıldığı bir dünyada yaşıyoruz.
Peki tecavüzcünün adeta alkışlandığı, tecavüzün maç sloganı haline geldiği, adeta özendirildiği ülkemizde, bizi nasıl bir süreç bekliyor? Bir tecavüz durumunda ilk ne yapılır?

Başak Sopacı'nın yazısı...



Kadın (kişi) hayati bir yaralanması yoksa önce karakola başvuru yapar. Karakolda, komiserden trafik polisine herkes kadından konuyu bir defa da kendisine anlatmasını ister nedense. Mesai saati dışındaysa savcı aranır, talimatı alınır, değilse kadın ifade için savcılığa götürülür. Bu arada cinsel saldırı suçlarında delilin vakit kaybedilmeden tespiti şarttır. Bu sebeple, adli tıpta muayeneden önce kadının, yıkanmaması ve tuvaletini ertelemesi beklenmektedir. Savcı beden muayenesi için Adli Tıp Şube Müdürlüğü’ne sevk eder. Orada öykü tekrar dinlenir. Rapor yazılır. Ancak hemen belirtelim ki, tecavüzün fiziksel bulguları için başvuruda gecikilmiş olabilir. Tecavüz fiziksel bir iz bırakmadan - uyuşturucu tecavüzleri gibi - gerçekleştirilmiş olabilir ya da iz olsa dahi bu, adli mercilerce tecavüz olarak kabul edilmesi için yeterli sayılmayabilir. Daha sonra savcı ruhsal değerlendirme ile ilgili rapor ister. Eğer rapor devlet hastanesinden alınır ise bir üst yazı ile adli tıp kurumundan tekrar rapor istenebilir. Hazırlanan raporların savcılığa ulaşması haftalar, hatta bazen aylar alabilir.
Olay öğrenilir öğrenilmez tecavüzcüler gözaltına alınmış ve deliller toplanmış mıdır? Çoğunlukla hayır. Birçok olayda tecavüzcülerin adresleri ve kimlik bilgileri kadın (kişi) tarafından savcılığa bildirildiği halde, ifadelerinin alınması günler, haftalar sürmektedir. Bu durum saldırganlara delilleri karartma, tecavüz ettikleri kişiyi tehdit etmek ve kaçmak için yeterli zamanı vermektedir. Farz edelim ki savcı bu tecavüz olayının olmuş olabileceğine ikna oldu - ki her zaman ikna olmaz- o zaman davayı açar. Kadının çilesi sona ermez, çünkü hâkimin ikna olması için, Adalet Bakanlığı İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu raporu şarttır. Rapor çilesi devam eder.
Bu arada maruz bırakılan kadının yaşadığı travma, içinde bulunduğu hayati tehlike, aşağılanma, fiziksel ve psikolojik yıpranmaya hiç değinmiyorum.
Erkek egemen adalet sisteminde tecavüzcülerin ceza alması kolay olmaz. Ülkemizde açılan cinsel şiddet davalarının sadece yüzde 3,8’i hapis cezası ile sonuçlanmaktadır. Ne yazık ki tecavüze maruz bırakılan kadınların sadece yüzde 6-10’luk kısmının adli başvuru yaptığı sanılıyor.
Tecavüz gibi bir insanlık ayıbının nedenini saptayıp, yeryüzünden sonsuza dek silmek elbette mümkündür. Ancak bu konuyu başka bir yazıya bırakıp mevcut sistem içinde neler yapılabilineceğinden bahsedelim.
Öncelikle tecavüzün cezalandırılması önemli bir caydırıcıdır. Adli başvuruların bu kadar az olma sebebi ise ispatlayamama korkusudur. Bunu engellemenin tek yolu; dava açılması için kadının beyanının esas alınmasıdır.
Bir de adli süreci daha kısa tutmak için, maruz bırakılan kadının (kişinin) zaten ağır olan travmasını tazelemeden, ikincil travmalara sebebiyet vermeden gerçekleştirmek için cinsel şiddet kriz merkezleri -Türkiye’deki ismi cinsel şiddet suç birimleri- oluşturulması şarttır. Adli Tıp Kurumu güvenilirliği tartışmalı bir kurumdur, dahası iş yükü sebebi ile 1-1,5 yıl sonraya randevu vermektedir. Bu durumun değişmesi için devlet üniversitelerinin tıp faküllerinde “cinsel şiddet kriz merkezleri” oluşturulmalı, verecekleri raporlar kabul edilmelidir.
Bu merkezlerin her ülkede işleyişi farklı olsa da genel anlamda; cinsel şiddete anında acil müdahale (hastane vb içinde), cinsel şiddet sonrası rehabilitasyon, sosyal, psikolojik ve hukuksal destek, toplumda cinsel şiddet konusunda duyarlılık yaratmak gibi işlevleri mevcuttur.
Tecavüz gibi aşağılık bir şiddete maruz bırakılan kadının, hak arama mücadelesinde adeta cezalandırılması yerine, gerekli önlemlerin alınması için kadınları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nün 50. yıldönümünde daha da güçlü bir biçimde mücadele alanlarına bekliyoruz.

KUTU

  •  Her 5 kadından 1’i hayatlarının bir noktasında tecavüz vaya tecavüze teşebbüs kurbanı oluyor
  • Dünya kadın nüfusunun yüzde 10’u hayatlarının bir noktasında tecavüze maruz kalıyor. 
  • Dünya çapında tecavüz kurbanlarının yüzde 10’unu erkekler oluşturuyor.
  • Her 4 kız çocuktan biri ve her erkek çocuktan biri 18 yaşına gelmeden cinsel istismar veya tecavüzle karşılaşıyor.
  • Tecavüz kurbanlarının yüzde 70’i tecavüzcüyü tanıyor. 
  • Tecavüze uğrayan kadınların yüzde 54’ü bunu 18 yaşına gelmeden yaşıyor. 
  • Türkiye’de kadınların yüzde 35.6’sı bazan; yüzde 16.3’ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor.
  • Türkiye’de her 4 saatte bir tecavüz veya tecavüze yeltenme suçu işlenmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder