18 Ağustos 2010 Çarşamba

Dadı tartışmasının düşündürdükleri- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Dadı tartışmasının düşündürdükleri

Hatırlayacaksınız, Sibel Arna Hürriyet gazetesinin cumartesi ekinde bir yazı yazmıştı haziran ayında. Arna, yatlı katlı Akdeniz tatilinde, çocuğunun dadısının insani duygu ve özlemlerine aşağılayıcı, çirkin bir üslupla veryansın etmiş, ardından da medyada epey süren bir tartışma yaşanmıştı. Sibel Arna, yelkenlisinde tatil yapabilmek için yanına aldığı “kölesi” nasıl olur da kendini “insan” zannedebilir, nasıl olur da ailesinin kendisinin yanında olmasını isteyebilirdi? O ve onun gibilerin kafasını “dalış tüpü olmadan suya gömmek” istiyordu Sibel Arna. Sözün bittiği yer... bu olsa gerek...
Eylem Coşgun'un haberi...

Aslında Sibel Arna sadece bir örnek. Gazetedeki yeri ve yazısı nedeniyle kendisinden haberdarız. Özellikle ev hizmetlerinde çalışanların karşılaştığı birçok Sibel var bu ülkede. Her zaman bu kadar pervasız olmasalar bile Sibel Arna türü kadınların daha çok zengin tabakalardan, burjuva sınıfın kadınları arasından çıktığını biliriz. Kendi imparatorluklarını kurdukları sırça köşklerinde, genellikle mesai saatlerine aldırmadan, sigortasız, iş güvencesiz çalıştırdıkları insanlara “köle” muamelesi yaparlar. Bakıcılığa, ev işlerine gidip de tacize uğrayan, hatta fiziksel şiddet gören, türlü aşağılamalara uğrayan, kuralsızca davranılan, kuralsızca çalıştırılan binlerce kadınımız var.
Öte yandan işini kaybetmemek için, hâlâ anne sütüne, bakımına muhtaç bebeğini sütten kesip bakıcı tutmak zorunda kalan yüzlerce, binlerce emekçi kadın da var.
İşte problem de burada. Nereden bakılırsa bakılsın, şansına nasıl denk gelirse durumu söz konusu, tamamen denetimsiz, kuralsız bir çalışma alanı. Karşılaştığın kişinin iyi olup olmamasına bağlı birçok şey. Hoş, ne kadar iyi biriyle karşılaşılsa da, emeğin karşılığının alınması ya da iş güvencesi söz konusu değil. Tam da bu yüzden devletin bu bakım işlerinin sorumluluğunu alması gerekli; hem çalışanlar için, hem de bu hizmete ihtiyaç duyanlar için...

Sorumlusu Kim?
Tanıştığım Gül abla da bir bebek bakıcısı. Kendisi ilkokul mezunu, daha önce hiç çalışmamış, daha doğrusu çalışamamış, çünkü kimsenin ona verecek işi yokmuş. Evde, başkalarının dediği gibi, ‘boş boş’ oturmak yerine çocuk bakıyor. Sabah saat beş buçukta kalkıyor, kendinden çok sonra kalkacak olan eşi ve çocukları için kahvaltı hazırlıyor ve koyuluyor işinin yoluna. Mesailer başlamadan çok önce işe başlıyor ve mesailer bittikten çok sonra evin yolunu tutuyor. Eve geldiğinde ise, önceden pişirdiği yemeği hazırlayıp evi toparlıyor, bir sonraki günün yemeğini pişiriyor… Gül abla ve onunla aynı işi yapan kadınların sigortası yok, aldığı maaş asgari ücretin altında, herhangi bir iş güvencesi yok.
Peki bunun sorumlusu kim? Gül ablayı sigortasız, düşük maaşla çalıştıran o kadın mı? O kadın da kimliksiz değil, o kadın Nevin. Nevin, özel bir şirkette çalışıyor. Doğumdan sonra yasa gereğince sadece 8 hafta bakabildi bebeğine ve işine dönmek zorunda kaldı.Ücretsiz izine sıcak bakmayan bir işvereni olunca, ısrar edemedi. Çünkü her an işinden olabilirdi. Süt iznini de kullanamadı. Zaten bütün bunlar işini kaybetmemek için değil miydi? Sırf işini kaybetmemek için maaşının yüze 70’ini çocuk bakıcısına veriyor. Çocuk, okul çağına gelinceye kadar da bu böyle devam edecek. Nevin, daha sonra da bu parayı bir kreşe verecek, ta ki çocuk okula başlayana kadar. O zaman rahatlayacağını düşünürken, bu sevinci çok kısa sürecek, çünkü çocuğunu bir dershaneye göndermek zorunda kalacak...
Peki bunun sorumlusu kim? Nevin neden çocuğuna doyasıya bakamıyor, neden göğsünden akan sütü bebeğine vermek yerine, kesmeye çalışıyor? Neden buna göre yasal düzenlemeler yapılmıyor, neden çocuklar için devlet destekli kreşler veya bakım evleri açılmıyor? Ve neden okullarda verilen eğitim çocuklarımızın sınavlara hazırlanmasına yetmiyor? Neden bazı insanların tüm bunlardan dolayı cepleri dolup taşarken, başkalarının cepleri boşalıyor?

Daha Özgür Bir Kadın İçin
Bu sorular bitmiyor. Genç bir anne olarak bence bir annenin en az bir yıl olmak üzere çocuğuna bakabilme şansı olmalı. Çocuğunun o ilk günlerinde yanında olabilmeli ve emzirebilmeli. Günde bir buçuk saat süt izni vererek ne yazık ki çocuk doyurulmuyor. Bu yetersiz, işe yaramayan izin daha genişletilmeli. Anneler, devlet destekli bir yıl izinli olabilmeli. Bunun devamında devlet destekli bebek bakım evleri açılmalı. Herkese sendikalı, sigortalı, iş güvenceli çalışma hakkı sağlanmalı. Biz kadınların daha özgür, daha güçlü olabilmesi için bunlar olmalı. Bu sadece anne olan kadınların değil, bütün kadınların öncelikli talebi olmalı! Bunlar olduğunda Sibel Arna gibi düşünenler de bu kadar rahat hareket edemeyeceklerdir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder