17 Ağustos 2010 Salı

Güzel ülkemizde barış içinde yaşamayı istiyoruz , BU ÇOK MU ZOR!- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları-

güzel ülkemizde barış içinde yaşamayı istiyoruz
BU ÇOK MU ZOR!
Son günlerde giderek artan çatışmaların sonucunda gelen cenaze ve tırmanan gerginlik haberleri toplumun her kesiminde tedirginlik yarattı. Bu haberlerden en çok etkilenen kesimi yine kadınlar oluşturuyor.
Hükümetin savaşta ısrar tutumu, özellikle bölgeden gelen ailelerin yaşadığı yoksul mahallelerde günlük yaşam üzerinde de etkili oluyor. Tuzla’nın ilçe merkezi dışında bulunan Aydınlı, Konaşlı, Şifa, Mimarsinan mahallelerinde yaşayan Kürt kadınları başta dil sorunu olmak üzere birçok sorunla karşılaşıyor; çocuklarının okul kaydını yaptıramıyorlar, Kürt oldukları için iş bulamıyorlar, çocukları gözaltına alınıyor. Mahallelere kadar genişleyen baskı ortamı elbette Kürt olmayan diğer kadın ve çocukları da etkiliyor.
Fikriye Akyol ve Mehri Aydoğdu'nun haberi...


Barış içinde yaşamak bütün kadınların ortak arzusu. Tuzla’da görüştüğümüz çeşitli milliyetlerden kadınlar bu savaşın yıllardır neden sürdüğüne anlam veremiyorlar. AKP’nin de CHP’nin de samimiyetine inanmayan kadınlar, savaş ve gelecek kaygısının olmadığı bir ülkede yaşama isteklerini dile getiriyorlar.
İçmeler mahallesinde esnaflık yapan Şadiye Dilmen, “Açılımın ne olduğunu bilmiyorum hala” diyor, ama AKP’nin samimiyetine inanmadığını belirtiyor. “Anaların gözyaşı dinsin denildikçe gözyaşı artıyor. Madem öyle başbakanın, bakanların, patronların çocukları gitsin askere. Onlar çocuklarını Amerikalara gönderirken yoksulların fakirlerin çocuklarını ölüme gönderip savaşta ısrar ediyorlar” diyen Dilmen, “vatan sağ olsun” dedikçe her gün bir ailenin “ocağına ateş düştüğünü” ifade ediyor.

30 yıllık zulüm bitsin
“Bizim köylerde zulüm çoktu, köylerimiz yakıldı, geceleri köylerimiz bombalanıyordu. Köylerimiz bombalandığında ve çatışmalar yaşandığında çocuklarımızı somyaların altında saklıyorduk. Köylerimizde işkence, hakaret, zulüm gördük yiyecek bile alamıyorduk” diyerek Bingöl’den neden göç ettiklerini anlatan Fatma Kaygalak 65 yaşında. Yıllarca göçebe hayatı sürdürdüklerini söyleyen Kaygalak, “Ama başbakan ve bakanların ailelerinin keyfi yerinde. 30 yıldır çektiğimiz zulüm bitsin artık” diyor.

Öyle bir gün olsun ki...
40 yaşındaki Gülşen Karasungur, yıllardır anlamsız bir şekilde süren bu savaşta ölen askerler için “vatan sağ olsun” denilmesine kızıyor. “İnsanın anlam veremediği bir şey üzerinden evlatlarından acımasızca ayrılması çok acı” diyor. Başbakan’ın “Kürt sorunu bitti” dedikçe savaşın daha da arttığını söyleyen Karasungur, barış özlemini ve umudunu şöyle dile getiriyor: “Öyle bir gün olsun ki, çok güzel bir ülkede barış içinde yaşamayı çok özlüyorum. Bir an önce barış olmalı.”

Bir araya gelirsek savaş biter
Tuzla Konaşlı’da yaşayan ev kadını Aygül, Bingöl’de doğmuş. “Orada Aleviler ve Sünniler beraber yaşıyorduk. Yemeğimiz, düğünlerimiz ve cenazelerimizde ayrı gayrımız yoktu. Yabancılığı, ayırımı İstanbul’da öğrendik” diyen Aygül, şimdi 40 yaşında, 16 yıllık evli ve iki çocuk annesi. Kadınlara şöyle sesleniyor: “Her gün televizyonda benim gibi annelerin feryatlarını izliyorum. Ülkemizde bir sürü masum çocuk elleri terli diye, koştu diye, taş attı diye cezalandırılıyor... Biz çocuklarımızı yoksullukla, hastalıkla boğuşarak zor bela büyütüyoruz. Çocuklarımız, bunca gençlerimiz hiç yere öldükten sonra vatan sağ olsa ne olur? Bütün kadınlara çağrımdır: Çocuklarımızın geleceği için bilinçlenelim, öğrenelim, öğretelim. Biz kadınlar eğer bir araya gelirsek savaş biter. Yoksa bugün AKP, yarın başkası çocuklarımızın geleceklerini çalmaya devam edecek.”

***********
Sustuğumuz için ‘iyi’ vatandaşız
Boşnak asıllı Ayten, 42 yaşında ve 12 yıllık evli. Evlenmeden önce Kürtlerden uzak durmayı daha doğru bulduğunu söylüyor. “Kürtlere karşı düşüncelerim değişti artık, onları ne tehlikeli ne de bölücü görüyorum. Siyasetten anlamam ama şunu biliyorum: Bir insanın canı acımazsa bu kadar çok zulmü göze alamaz. Biz sustuğumuz için ‘iyi’ vatandaşlarız. Ben Boşnak’ım eşim Kürt; biz birbirimizi anladık. Bu ülkede yaşayan Kürtleri anlamamak için neden bu kadar uğraşıyorlar? Doğuya okullar açılsa, fabrikalar yapılsa insanlar kendi dillerini konuşsalar, çocuklarını silahların sesinde uyutmasalar” diyor ve ekliyor: “Bu çok mu zor? Savaşta atılan silahlardan daha kolaydır bence.” Bir kızı olan Ayten, bazen oğlu olmadığı için kendisini şanslı hissettiğini söylüyor ve hayalindeki ülkeyi şöyle tarif ediyor: “Ben herkesin, Türklerle Kürtlerin Ermenilerle Boşnakların, herkesin kardeşçe, barış içinde birlikte yaşayabildiği bir ülkede yaşamak istiyorum.”

***********
Sorunu hep Kürtler çıkarıyor diye düşünüyordum
“Bu zamana kadar Kürt meselesini hiç anlayamamıştım. Ben hep kendimce Kürtleri suçlardım. Sorunu hep doğudakiler çıkartıyor diye düşünüyordum. Ama ne zaman ki biraz farklı, kendimden yana gazeteleri okudum, televizyonları izledim düşüncelerim değişmeye başladı. Açılım dediler, dağdan birileri geldi. Biz de herhalde bu savaş artık bitecek dedik. Ama böyle olmadı. AKP’nin ya da CHP’nin bu sorunu çözeceğine inanmıyorum. Dağdakiler silahlarını bıraksalar, hükümet Meclis’te onların isteklerini oturup dinlerse, ancak o zaman bir umut olabilir. Şunu da anlayamıyorum: Orada devlet adına çalıştığını söyleyerek sokaklarda insanları öldürüyorlar, çocuklar coplanıyor, binlerce çocuk cezaevine atılıyor. Ben çocuğumun gece üstünü örterken, terlemiş mi diye kontrol ederken doğuda yaşayan 9 yasındaki çocuklar cezaevlerinde tek kişilik hücrelere atılıyor. Bir anne olarak Beriwan gibi benim de canım yanıyor…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder