18 Ağustos 2010 Çarşamba

Kadınsan kadınlığını bil! - Güngören'den mektubumuz var...

Kadınsan kadınlığını bil!

Her yörenin farklı söylemleri olduğunu biliyoruz. Ölüm-doğum, evlilik gibi olağan şeyler için söylenen bir sürü dillendirmeler olduğu aşikâr... “Gözünüz aydın bir kızınız oldu” ile başlayan cümleler hayat boyunca kadının asli görevlerinin de temellerini oluşturan bir giriş cümlesidir aslında… İlk bakışta sevinç ve aydınlık gibi algılanan bu sözler, gerçeği kapamak için kullanılan söz oyunundan başka bir şey değildir. Mesela “kızım büyüyünce abla olacak”, “kızım büyüyünce abisine ütü yapacak”, “kızım büyünce evlenecek” gibi geleneksel bakış açısının sözlere yansımış halidir bunlar...
İstanbul, Güngören'den Pınar Balaban'ın mektubu...



Tatildeyken, büyümüş abla olmuş, belki abisine ütü yapmış bir kadına, yeni evlendiği adamın bu geleneksel bakışına şahit olduk.
Malum yaz aylarındayız. Tatil, düğün vs. olaylarının yaşandığı bir mevsimdeyiz. Olanağı olanlar tatil beldelerinin yolunu tutarken, olanaksız yaşayanlar ise evlerinde oturuyorlar. Az çok tatil yapan (kısıtlı bütçe ile) ya da tatil olanağı yaratan bizler de bu yıl Altınoluk’un yolunu tuttuk. Yemyeşil bir doğa, tertemiz ve berrak bir denizin orta yerinde tuttuk evimizi. Kuzenler ile gidilen yerde ortaklaşılan evde bir hafta dinlenmenin ve keyif yapmanın tadına varmak istedik. Evet… kısa süreli de olsa dinlendik. Ama gelin görün ki bir akşam Kaz dağlarını karşımıza alıp çay keyfi yapalım dediğimiz anda, kulak misafiri olduğumuz bir tartışma tüm keyfimizi kaçırdı.
Balkon kapısını aralayıp çaylarımızla dışarı çıktığımızda kalın sesi ile kükreyen bir erkek ve karşılığında mahcup bir şekilde konuşmaya çalışan bir kadının kısık sesiyle irkildik.
- Sen kimsin yaa, sen kimsin!
- Ben senin eşinim, ben bir kadınım...
- Kadınsan kadınlığını bil, otur evinde... Yap yemeğini işine bak!
- ...
- Cennete düştün de haberin yok… Otur evinde, yemeğini yap!
İnsan bu sözlerle irkilmez de ne olur. Üstelik bu çift yeni evlenip balayına gelmişler. Bal, canım, cicim ayı bu ise sonraki süreçte ne olur? Bunu düşünmek bile insanım diyen herkesi incitir.
Yeni damadın, eşi ve tüm kadınlar için layık gördüğü yaşam budur: Yemek yap, ütü yap, çocuk bak, mutfak alışverişi ve eve bırakılan üç kuruş ile ayın sonunu getirmeyi düşün... Çocukluktan bu yana “makbul” kabul edilen kadınlığın görevlerinin özümsetilmesi ve erkek cinsiyetinin kamçılanması, cinsiyetçi bakış açısının yeni nesillere aktarılarak devamını sağlamada yardımcı eleman görevini üstleniyor.
Kadının “makus talihi” olarak görülen horlanmışlık ve ezilmişliğin bir gün ortadan kalkması kadın cinsinin kurtuluşu olacak. Ezilmeyen ve horlanmayan kadın kalmayana dek mücadelede ısrarcı olmak özgürlüğün yolunu açacaktır.
Pınar Balaban
Güngören/İSTANBUL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder