18 Ağustos 2010 Çarşamba

Mahallenin sağlığı için kadınlar en önde- Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları

Mahallenin sağlığı için kadınlar en önde 

Kavakpınarlılar bir süredir mahallelerine baz istasyonu kurmak isteyen şirketin çalışmalarını engellemek için mücadele ediyor. Topladıkları imzalarla başvurdukları yetkililerden sonuç alamayan mahalleliler sopa, kazma, kürek... baz istasyonunu kurdurtmamak için ellerinden geleni yapıyor. Bu mücadelede kadınlar en önde...
Nurten Sönmez ve Neşe Aksoy'un haberi..


Pendik'in Kavakpınar Mahallesi Vatan Caddesi'nde oturan kadınlar, sokaklarına kurulmak istenen baz istasyonunu engellemek için ellerinde sopalarla nöbet tutuyor. Nöbeti her gün bir ev devralıyor ve kadınlar mahalle halkına haber vermek için kulakları dışarıda, gözleri camda bekliyor.
Gece gündüz demeden, her an gelirler diye, nasıl beklediklerini anlatan Perihan Erdoğan, "Şirketten gelen arabaları mahalleye koymamak için üç aydır en ufak seste sokağa çıkıyoruz" diyor.
Mahalle halkı yaşadıkları yerde baz istasyonu kurulmasına karşı. Bunun için ilk başta, evini baz istasyonuna kiralamak isteyen ev sahibine oluşacak zararları anlatan yazılı bir metni alıp gitmişler. Ama ev sahibi onları dinlememiş. Bina sahibi, onların yanlış bildiğini, baz istasyonunun cep telefonu kadar zararlı olduğunu savunmuş. Mahalle sakinlerinden Seda Erdoğan, "Baz istasyonu kurulacak apartmanda yeni doğmuş bebek, küçük çocuklar, insanlar yaşıyor. Hadi para kazanmak için bizim sağlığımızı düşünmüyor, kendi ailesinin sağlığını da mı düşün müyor?" diyerek tepkisini dile getiriyor.
Vatan Caddesi'nde oturanlar başta olmak üzere tüm mahalleli baz istasyonunun kurulmaması için imza toplamışlar. Muhtarı da yanlarına alıp belediyeye, kaymakamlığa gitmişler. Pendik Belediyesi yetkilileri baz istasyonu yapılmak istenen evin yerinin kişiye değil devlete ait olduğunu, bu nedenle baz istasyonu yapılmasının mümkün olmadığını söyleyerek mahallelileri zabıtaya yönlendirmişler. Zabıta memurları şirket arabaları geldiğinde anında müdahale edeceklerini söyleyip mahalleliye telefon numarası vermiş.

Kanser olup ölmektense…
Altun Çetin, şirket arabaları geldiğinde kendilerine verilen numarayı defalarca aramalarına rağmen gelen olmadığını söylüyor. Hal böyle olunca ellerine sopaları alıp şirket arabalarını kovmak da kadınlara düşmüş.
Artık ne polisten ne de zabıtadan yardım beklediklerini söyleyen Altun Çetin, "Zaten mahallede yaşayan insanların bir sürü sağlık sorunu var. Bir de yenisi eklenmesin. Evin sahibi, ayda 8 milyar kazanmak için şirketi savunuyor. Biz de kadınlar olarak karalıyız. Mahalle halkı olarak öyle kenetlendik ki canımız pahasına olsa da kurdurmayacağız. Kanser olup ölmektense, kurdurmamak için ölürüz gerekirse" diyor.
Baz istasyonu şirketinin geldiğini ilk gören ve hemen komşularına haber veren Deste Kuru, oğlu Fuat ve kızı Burçin ile sohbet ettik. Deste Kuru, o anı yeniden yaşarcasına anlatıyor: "Biz tüm mahalle daha öncesinden kararlaştırmıştık; şirket arabalarını kim görürse haber verecekti. Baz istasyonu arabalarını göremem diye kahvaltıyı hazırlayıp bahçeye çıkarıyordum. Bir de baktım ki, şirket arabası malzemeleri indiriyor. Elimdeki tepsiyi içeriye nasıl koyduğumu bilemeden sokağa fırlayıp komşuları uyandırmaya koştum. O an gözüm hiç bir şey görmedi. Peşimden eşim çocuklarım çıkmış, elimizde sopalar, kazma, kürek, artık elimize ne geçtiyse… Bir de baktım polisler oğullarımı arabaya almışlar. Koştum polislere çıkıştım: Siz bizi koruyacaksınız, bizim sağlığımızı tehlikeye atanları değil, dedim."
Fuat söze giriyor: "Ben gece geç yatıyorum. Ben yatınca annem kalkıyor. Sabah annemin sesine uyandım sokağa fırlayıp baktığımda babam, abim şirketin malzemelerini kurmasını engellemeye çalışıyor. Abimle ben malzemeleri taşıtmadık, polis de bizi arabaya aldı. O sırada annemle birlikte komşularımızın müdahale etmesi üzerine polisler bizi bıraktı. Daha sonra anladık ki, bizi arabaya alan polisleri şirket getirmiş."
On yaşındaki küçük Burçin'in söyledikleri ise mahalle halkının nasıl tedirgin olduğunu gösteriyor: "Baz istasyonunun bir sürü zararı varmış. Burada hamile ablalar var. Onların çocukları iki başlı, üç bacaklı doğabilirmiş. Baz istasyonu bana ve arkadaşlarıma kanser yapabilir. Baz istasyonu kurulur diye çok korkuyorum. Kurulursa dışarı çıkamayacağız, sokağa çıkınca maske takmamız gerekiyormuş. Ben evde oturmak, maske takarak dışarıda oyun oynamak istemiyorum. Ben eskisi gibi sokağımda arkadaşlarımla rahatça oyun oynamak istiyorum."


Kavakpınarlılar bir süredir mahallelerine baz istasyonu kurmak isteyen şirketin çalışmalarını engellemek için mücadele ediyor. Topladıkları imzalarla başvurdukları yetkililerden sonuç alamayan mahalleliler sopa, kazma, kürek... baz istasyonunu kurdurtmamak için ellerinden geleni yapıyor. Bu mücadelede kadınlar en önde.



Nurten Sönmez / Neşe Aksoy
Pendik’in Kavakpınar Mahallesi Vatan Caddesi’nde oturan kadınlar, sokaklarına kurulmak istenen baz istasyonunu engellemek için ellerinde sopalarla nöbet tutuyor. Nöbeti her gün bir ev devralıyor ve kadınlar mahalle halkına haber vermek için kulakları dışarıda, gözleri camda bekliyor.
Gece gündüz demeden, her an gelirler diye, nasıl beklediklerini anlatan Perihan Erdoğan, “Şirketten gelen arabaları mahalleye koymamak için üç aydır en ufak seste sokağa çıkıyoruz” diyor.
Mahalle halkı yaşadıkları yerde baz istasyonu kurulmasına karşı. Bunun için ilk başta, evini baz istasyonuna kiralamak isteyen ev sahibine oluşacak zararları anlatan yazılı bir metni alıp gitmişler. Ama ev sahibi onları dinlememiş. Bina sahibi, onların yanlış bildiğini, baz istasyonunun cep telefonu kadar zararlı olduğunu savunmuş. Mahalle sakinlerinden Seda Erdoğan, “Baz istasyonu kurulacak apartmanda yeni doğmuş bebek, küçük çocuklar, insanlar yaşıyor. Hadi para kazanmak için bizim sağlığımızı düşünmüyor, kendi ailesinin sağlığını da mı düşün müyor?” diyerek tepkisini dile getiriyor.
Vatan Caddesi’nde oturanlar başta olmak üzere tüm mahalleli baz istasyonunun kurulmaması için imza toplamışlar. Muhtarı da yanlarına alıp belediyeye, kaymakamlığa gitmişler. Pendik Belediyesi yetkilileri baz istasyonu yapılmak istenen evin yerinin kişiye değil devlete ait olduğunu, bu nedenle baz istasyonu yapılmasının mümkün olmadığını söyleyerek mahallelileri zabıtaya yönlendirmişler. Zabıta memurları şirket arabaları geldiğinde anında müdahale edeceklerini söyleyip mahalleliye telefon numarası vermiş.

Kanser olup ölmektense…
Altun Çetin, şirket arabaları geldiğinde kendilerine verilen numarayı defalarca aramalarına rağmen gelen olmadığını söylüyor. Hal böyle olunca ellerine sopaları alıp şirket arabalarını kovmak da kadınlara düşmüş.
Artık ne polisten ne de zabıtadan yardım beklediklerini söyleyen Altun Çetin, “Zaten mahallede yaşayan insanların bir sürü sağlık sorunu var. Bir de yenisi eklenmesin. Evin sahibi, ayda 8 milyar kazanmak için şirketi savunuyor. Biz de kadınlar olarak karalıyız. Mahalle halkı olarak öyle kenetlendik ki canımız pahasına olsa da kurdurmayacağız. Kanser olup ölmektense, kurdurmamak için ölürüz gerekirse” diyor.
Baz istasyonu şirketinin geldiğini ilk gören ve hemen komşularına haber veren Deste Kuru, oğlu Fuat ve kızı Burçin ile sohbet ettik. Deste Kuru, o anı yeniden yaşarcasına anlatıyor: “Biz tüm mahalle daha öncesinden kararlaştırmıştık; şirket arabalarını kim görürse haber verecekti. Baz istasyonu arabalarını göremem diye kahvaltıyı hazırlayıp bahçeye çıkarıyordum. Bir de baktım ki, şirket arabası malzemeleri indiriyor. Elimdeki tepsiyi içeriye nasıl koyduğumu bilemeden sokağa fırlayıp komşuları uyandırmaya koştum. O an gözüm hiç bir şey görmedi. Peşimden eşim çocuklarım çıkmış, elimizde sopalar, kazma, kürek, artık elimize ne geçtiyse… Bir de baktım polisler oğullarımı arabaya almışlar. Koştum polislere çıkıştım: Siz bizi koruyacaksınız, bizim sağlığımızı tehlikeye atanları değil, dedim.”
Fuat söze giriyor: “Ben gece geç yatıyorum. Ben yatınca annem kalkıyor. Sabah annemin sesine uyandım sokağa fırlayıp baktığımda babam, abim şirketin malzemelerini kurmasını engellemeye çalışıyor. Abimle ben malzemeleri taşıtmadık, polis de bizi arabaya aldı. O sırada annemle birlikte komşularımızın müdahale etmesi üzerine polisler bizi bıraktı. Daha sonra anladık ki, bizi arabaya alan polisleri şirket getirmiş.”
On yaşındaki küçük Burçin’in söyledikleri ise mahalle halkının nasıl tedirgin olduğunu gösteriyor: “Baz istasyonunun bir sürü zararı varmış. Burada hamile ablalar var. Onların çocukları iki başlı, üç bacaklı doğabilirmiş. Baz istasyonu bana ve arkadaşlarıma kanser yapabilir. Baz istasyonu kurulur diye çok korkuyorum. Kurulursa dışarı çıkamayacağız, sokağa çıkınca maske takmamız gerekiyormuş. Ben evde oturmak, maske takarak dışarıda oyun oynamak istemiyorum. Ben eskisi gibi sokağımda arkadaşlarımla rahatça oyun oynamak istiyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder