18 Ağustos 2010 Çarşamba

Evli, Mutlu, Çocuklu! - Ekmek ve Gül Dergisi Ağustos Sayısı Yazıları


EVLİ MUTLU ÇOCUKLU!


Eğer isterseniz siz de onlar gibi olabilirsiniz. En azından onlar gibi diyet yapar, onlar gibi gezer, onlar gibi bu yılın modasına uyarak denize girerken bikininizin üzerine eskilerden kalma ‘banal’ bolero yerine peştamal takabilirsiniz. Laçin’in programında en güvendiği pazarlar bölümüyse dikkat çekici. Çünkü genç kızlarımızın öyle pahalı mağazalara gitmelerine gerek yok. Pazara giderek de Bodrum ikonlarına taş çıkarabilirler.

Serpil Savumlu'nun yazısı...



“Oh oh, suyundan da
Oh oh, şuyundan da
Oh oh, buyundan da
Koy koy…”

“Detokslar, ünlü simaların ünlü diyetleri, nasıl kolay zayıflarsınız, basenler mi göbek mi sizin için sorun, farklı program dedik, halkın içine bodrum pazarına indik...”
AZ SONRA...
“Merve babasına dönecek mi? Dayak yiyen kız neden kaçtı? Kocası tarafından kulağı kesilen Sıdıka Platin yine hastanede... Ben buna değerim... Kadınların büyük rahatlığı... Hadi siz de alın form kazanın...
AZ SONRA...
Bodrum’da 5 yıldızlı bir otelde değilseniz, tatil için gidecek bir köyünüz, baba eviniz ya da hatırı sayılır bir yazlıkçı akrabanız yoksa, bu demek oluyor ki İstanbul’da evdesiniz. Yazları İstanbul’da kadınların hatta çoğumuzun eğlencesi televizyon. Gerçekten bu renkli kutu, ev işi arasında yapılan o kaçamaklarda eğlence mi? Kesinlikle değil... Ama belki kimimiz için teselli, kimimiz için can sıkıntısına çerez.
Az önce saydığımız bütün bu “az sonra”ların arasına sıkıştırılmış pek bir şey yok televizyon ekranlarında. Çoğunda dizilerin tekrarını bulabilirsiniz. Hatta bazı diziler tekrarın da tekrarı. En güncel olanı Aşk-ı Memnu ile Aşk ve Ceza... Diğer dizilerinse izlenmesi için gerçekten ilginizi çekmesi lazım. Şu aralar en hatırı sayılır programsa Berna Laçin’in Bodrum’dan hazırlayıp sunduğu “Her Şey İçin Berna Laçin” isimli programı.

Bu ne yaman çelişki!
“Halkın içinden program yapmak” gibi bir iddiası bulunan Laçin, bu iddiasını sağlam temellere oturtmak için Bodrum’un bütün pazarlarını geziyor. Laçin, yaz tatilinin ‘in’lerini ‘out’larını, Bodrum kreasyonlarının ‘en’lerini ballandıra ballandıra anlatıyor. Laçin, pek ne yaptığının farkında olmasa da, programında, aslında her yerde olduğu gibi Bodrum’da da insanların arasında derin uçurumlar olduğunu gözler önüne seriyor. Tıpkı Bodrum’un zenginlerinin ve sakinlerinin bir köprüyle ayrılması gibi. Gidilecek mekânların hangilerinin, eli bol para saçabilen pop yıldızlarının ya da armatör kızlarına ait olduğunu, hangilerinin mütevazı yerler olduğunu iyice öğretiyor.
Eğer isterseniz siz de onlar gibi olabilirsiniz. En azından onlar gibi diyet yapar, onlar gibi gezer, onlar gibi bu yılın modasına uyarak denize girerken bikininizin üzerine eskilerden kalma ‘banal’ bolero yerine peştamal takabilirsiniz.
Laçin’in programında en güvendiği pazarlar bölümüyse dikkat çekici. Çünkü genç kızlarımızın öyle pahalı mağazalara gitmelerine gerek yok. Pazara giderek de Bodrum ikonlarına taş çıkarabilirler.
Sezen Aksu’nun “Oh oh” şarkısı eşliğinde bunu uygulamalı olarak da izleyebilirsiniz. Kameralara yakalanan kızlarımızın kıyafetleri, modacılar tarafından eleştiriliyor. Yani herkese ‘doğru yol’ gösteriliyor. Bodrum’da tatilci olmak İstanbul’da asgari ücretle ‘geçinen’, neredeyse tek sosyal etkinlikleri elindeki üç beş kuruşla mahalle pazarına gitmek zorunda kalan kadınlar için ne kadar gerçekçi? Bütün bir yazı evlerinde ev işi ve çocuk bakımıyla geçiren kadınlar, bu hayatları izlerken nasıl bir haz duyabilir?
“Halka giden” bu programda, sıradan bir kadının kendine yakın bulacağı tek model, yine yaz tatilini Bodrum pazarında tatilcilere elindeki malı beğendirmek için ter döken kadınlar olabilir mi? Peki tüm bu görüntülerin sos olarak kullanıldığı bu programda bu kadar çelişkinin bir arada olması nasıl açıklanabilir?

Reklamlar… Haberler…
Kanalı değiştiriyoruz. Bir adam, kızı geri dönsün diye programlarda geziyor. Çağrılar yapıyor dayaktan kaçan kızına. Diğer kanalda Bihter. O çok konuşulan sahneler ekranda. Nasıl öpüştü? Nasıl yürüdü? Ne giydi?
Bir diğer kanalda reklâmlar. “Ben buna değerim” diyen kadınlarından biri… Peki siz neye değersiniz? Evdesiniz. Yemek yapmak lazım. Temizlik. Çocukların canı sıkılıyor. Çünkü onları oyalayacak park yok, çizgi film yok. Sıcak. Sizi kızgın kumlardan serin sulara atacak bir tat yok yanınızda. Demet Akalın’ın yaza damgasını vuran “evli, mutlu, çocuklu” nakaratı da kıpırdatmıyor içinizi.
Ve bir diğer kanaldayız. Çok rahat olacağınızı hatırlatan ped ve yaza fit girmenizi sağlayacak yulaf reklâmlarının ardından gelen haberler. “Sıdıka Platin yine hastanede”, “Sıdıka savaşıyor”, “Hava sıcaklıkları yükseldi. Kadın tarım işçileri tarlada domates topluyor. İşçiler sulama hortumlarıyla serinlemeye çalışıyor.”
Hafta sonu yakın yerlere giden İstanbulllar kendini denize atıyor. Muhabir soruyor, “burası olmaz Bordrum’a gidin” der gibi: “Burada denize girmek yasak, korkmuyor musunuz?” Ve cevap: “Nereye gidelim?”
Sorulması gereken önemli sorulardan biri bu; “Nereye gidelim?”
Peki bu soruyu kime soralım. Seçim sandıklarının başında “Her şey sizin için... Kadın olmadan başarı olmaz” diyen yerel yönetimlere mi? Kadınların, saçma bilgisayar kurslarının dışında gerçekten vakit geçirebilecekleri bir yer var mı İstanbul’da? Yanıt basit; Yok!
Bu soruyu bir de “cennet anaların ayaklarının altındadır... üç çocuk yapın” diyen Başbakan Erdoğan’a da sormak isteriz tabi... Cennetin anahtarlarını satmaya çalışıp İstanbul cehennemini yaşatan Erdoğan, aldığımız bu maaşla, kocamızın getirdiği üç kuruşla çoluk çocuk nereye gidelim?
Bugün evde oturmak zorunda kalan kadınlar için televizyon kanallarının acınası hali böyle yazık ki. Ama sizin bir daha yaz tatilinde evde oturmamak için bir seçeneğiniz var. Bodrum için değil, insanca yaşamak için bu seçeneği hayata geçirmenin; mücadelenin zamanı. İşte o zaman evli, mutlu, çocuklu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder